ERKEN GELEN VUSLAT
Halı gibi dokunup yerlere serildiğim vakit
Senfoninin ayak seslerini dinliyor etrafımda biriken otlar
Göğsümde gecelerce değirmen taşları
Öğütüyor topluyor sabahları
Terlikle kovalıyor aşkları Fatma Teyze
Oyuncak bir at bile sunmadı ki hayat
Yaseminlerin arasına tünemiş
Serçe kanadının kırıldığını anlayım
Kırkı çıkmamış kahvenin
On parmağında on vuslat
Hangi dehlize anlatayım
Hangi kuyudan çekersiniz
Saplandığım yerde dirliği bozulmaz yaşamın
Ve bilin ki;
Her doğum geç kalmışlık
Her ölüm erkendir toprağın altında….
***
İKİ KİŞİLİK YALNIZLIK
Çok uzun zamanlardan ayağımıza batan dikenleri
Yok sayarak geldik bu şehre
Kopan fırtınanın viran ettiği eve
Gül yaprakları serperek geldik
Acının kabuk bağlayan yaraları açılıp yeniden kanarken
Tuzları tozlara karıştırarak geldik
Huzursuz Dünya’nın huzurunu bulmak için
Şaha kalkmış atların
Ayak diplerinde ezile ezile
Fetuşka büyüttük ellerimizde
Göğsümüzün rüzgarlarında kopan fırtınadan
Kırılan suları birbirine ekleyerek geldik
Şimdi; kuyuya atılan taş kadar görünmez
İki insan yalnızlığında tek başınalığımızla başbaşayız…..
Ayşe Sevinç Erginsoy Sivri
***
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz