Deneme

Ayşe Sevinç Erginsoy ve Güzel Bir Deneme

UMUDUN GÖLGESİNDE BİR HAYAT

Gölgenin gölgelere yarıştığı, kocaman, bir o kadar da ufacık yaşamlarımız. Biraz gülebilmek için aportta beklemek. Tam da bu uğraştığımız. Konum atıyorum çokça yeşil için de mavilerin karıştığını hayal ettiğim penceremden. Ulaşılacağına inanarak tüm benliğimle. Rüzgarın bir oraya bir buraya savurduğu bulutlar gibi dönüp duruyorum. Acılar hüzünler biriktirdiğim ömrüm de bekliyorum, umut ederek. Yakaladığımızı zannettiğimiz küçük sevinç, umut kırıntılarını toprağa saçmak isterken yok olduğunu görüyoruz. Ama var olabilmek adına devam ediyoruz. Biraz daha biraz daha. 

Umut kırıntısının yokluğuna inanırsam eğer yaşamla bağımın kalmaması demek olur ki bu bir nevi ölüm de diyebiliriz. Ölüm, nefes alamamak, hiç bir şey için çaba harcamamak ve her şeyden önemlisi bir daha hayal edememekse evet buna ölüm diyebilirim. Ne için çabalar ki insan. Hayal edemediğin için buna gerek de kalmaz. Off, bunları yazıyor olmak bile çok can sıkıcı ki, düşündüğümü yazıyor olmaksa korkunç. Boşluk ve tükenmişlik hissi doluyor içime.

Bir zaman diliminde ciğerinden öperim denilen ben, kurdeşenler döküyorum şimdi.

Çok defa bulduğumu sıkıca tutup kucaklamaya çalışıyorum. Kalabalık insan topluluğu içerisinde de keyif almanın mümkün olabileceğini hissetmeye çalışarak yaşadım bu güne kadar.

Bu mümkün müydü peki? Yıllardır bunun mümkün olamayacağını düşünmüşümdür hep. Kalabalık çok kalabalık hem de. Duygularım düşüncelerim bu kalabalıklarda daha da yoğunlaşmış ve karmaşık bir hal alıyordu. Düşüncelerimi toparlayamıyor hiçbir üretkenlik sağlayamadığım gibi yaşamak denilen şey yoruyordu beni. İliklerime kadar yorgun ve bitkin dinlenebileceğini düşünerek kendini atmak yatak gibi kullanabileceğin herhangi bir yere.

Bu güneşin karanlıkla savaşımı gibi bir şey.

Çölde vaha aramak. Umut… Aristoteles’in dediği gibi “Umut, uyanık insanların rüyası”ysa eğer bu rüyadan hiç uyanmamayı diliyorum.

Umudun yok olmamasını dileyerek devam ederken birden bire yokluğuyla baş edemiyor insan. Donuklaşıyor, inciniyor, acıyor, kanıyor.

Ve artık yavaşladım. Adım adım yavaşlayarak gördüm bildim duydum yaşamanın ne olduğunu ne anlama geldiğini. Zevk almanın ne demek olduğunu yaseminin büyülü kokusunu duyumsadığımda anladım.

Yokuşları bacaklarımın isyan etmesine rağmen tazı gibi koşarak çıktım. Ve bir o kadar hızla indim aşağılara. İnmenin hatta düşe kalka inmenin çıkmak kadar keyif verebileceğini işte o zaman anladım. Kanayan dizlerime, deri kendini yeniler diyerek baktım.
Gökyüzünün uçsuz bucaksız ağaçlar topluluğu olduğunu düşünerek ve yorularak. Attım kendimi yaşamın koynuna.

Oraya ait olduğumu hissediyorum…

Ayşe Sevinç Erginsoy

***

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın