Deneme

Ayşe Sevinç Erginsoy ve Yeni Bir Yzısı.

BENLİĞİM ENKAZ

Dünya üzerinde yok olmuş ya da yok olmaya yüz tutmuş gibi ben de yokum artık. Ellerim kollarım ve ayaklarım sicimlerle bağlı sanki. Adım atamıyorum yeniden dünya’ya. Aklıma geldikçe başımdan aşağıya kaynar sular dökülüyor, göğsüme bir öküz taht kurmuş baş köşede oturuyor. Boğazım düğümleniyor. Kahretsin bir tükürük bile geçmiyor, yapışıp kalıyor tam ortasına.  Kahredici sesler geliyor kulağıma. Bu kabus hiç bitmeyecek. Çokça korku, çokça kaygı taşıyorum küçücük kalmış yüreğim de. Küfürler savuruyorum durduğum yerde. Gelene gidene, gelmişe geçmişe.

Taşlaşmış yüreklere, beyinlere koca buz kütlesi atıp sonsuza değin dondurmak gibi çılgın fikirler geliyor aklıma. Bunu yapabilseydim eğer bir dakika bile beklemezdim çok iyi biliyorum. Kendine, yaşama, yaşadığı hayata saygısı olmayan, ihanet eden başka canlı formu yok. Zavallı insanlar, acınası insansılar. Menfaat çıkar peşinde gol atma yarışında olan insansılar. Niye varsınız? İçi hiçbir şeyle doldurulamayacak kadar boş sözler sarf edenler. Hala niye konuşmaya çalışıyorsunuz. Bi susun! Bi gidin! Belki biraz fazla oksijenle daha rahat nefes alır iyi insanlar.

Kapkara sis bulutu altında yaşamak. Üstüne çöken enkaz yığınını yok sayarak yaşama tutunmak ne kadar zor. Çocuğun ağlaması kadar iç yakıcı bir şey var mı? Aynı o durum işte yaşamak dedikleri. Yere düşüp dağılmış cam bardak parçalarını toplamaya çalıştıkça eline parmaklarına batıyor kırıklar. Ve sen kanayan yaranın farkına bile varamıyorsun. Kan gölü olsa boş gözlerle bakıyorsun hala kırılan bardağa. Binlerce tuğla başından aşağı düşüyor da fark etmiyorsun bile.

Çok sevdiğiniz bir insanı kaybediyorsunuz. Ağlıyor, inliyor, yerlere yatıyorsunuz. Üstünden zaman geçiyor o yüreğinizin derinliklerinde yer ediniyor kendine. Sonra bir kayıp daha yaşıyorsunuz, o da yerleşiyor yerine. Bir kayıp, bir kayıp daha derken artık ağlayamaz oluyorsunuz. Sadece gidenlerin ardından bakıyorsunuz. Acıya alışmak olur mu? Sanırım alışıyorsunuz. İçinizdeki kor alev alıyor, küle döndüğünü düşünüyorsunuz. Sanıyorsunuz ki bir daha yanmayacak. Bir daha yanıyor ve bir daha, bir daha.

İnsanlarla aynı derede yüzmeyi oysa ne kadar istedim. Ne kadar çabalasam da yüzmeyi başaramadım. Uğraştım bunun için çok uğraştım. Defalarca denemekten vazgeçmedim. Her defasında çakıl taşı gibi kıyıya vurdum. Olmadı. Sevmek her şeyi başarır zannettim ama karşıdaki kişilerin de sevmeleri gerekiyormuş ya da sevmeyi bilmeleri. Ne kadar çiçek uzatırsanız uzatın yapraklarını savurmayı başarı zanneden büyük bir kitle var. Sevmekten bıkar mı insan? Bıkıyorsunuz. Bıktırıyorlar. Bardağı ne kadar doldurmaya çalışsanız da yine boş kalıyor. Bir çatlaktan sızıyor sular. Ve siz alışıyorsunuz. Acı çeke çeke acılarla yaşamaya alışıyorsunuz. Güceniyorsunuz ve bu hiç geçmiyor. Buna da alışıyorsunuz.

Çok yorgunum. Yaşamak dedikleri şey hayatın insanlara sunduğu çaba. Çabaladıkça olduğu yerde saydığını düşünüyor insan. Ne bir adım ileri, ne bir adım geri. Nasılsın diyorlar, aynı diyorsunuz. Stabil durumda kalmak bile büyük başarı sanılıyor. İdare ediyorsan iyisin. Senden mutlusu olmamalı. Günü “şükür bana bugün de bir şey olmadı” diye, yaşamak. Acınası.

Ne kadar çok şeye sahibiz ya da hiçbir şey bize ait değil.

***

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın