ÜSKÜDAR’IN TEK HANENDESİ NESRİN TEK
Kırmızı ruju, kazağı; sapsarı saçları, renk renk yüzükleri ve geçkin yaşı ile Üsküdar sokaklarında iki yıldır şarkı söylüyordu Nesrin Tek. Çocukluğundan beri şarkı söylemeye hevesi vardı. Ne var ki imkansızlıklar nedeniyle bırak şarkı söylemeyi okula bile gidememişti; hayatı romandı. Samsun’un uzak köylerinden birinde doğmuş beş altı yaşına kadar oralarda kalmış, daha sonra da koskocaman bir konakta besleme olmuştu. Getir götür işlerini yapan besleme. O konağa nasıl geldiğini hiç hatırlamıyordu. Konak kocamandı Çanakkale’ye yolum düşmüşse bilirdim o konağı. Ondan daha büyük bir konak yoktu orada. Aklıma ne kadar kötülük gelirse hepsi başına gelmişti o koca konakta. Zulüm dolu yıllar dese doğru olurdu. Sonra evlilik; evlilikte şiddet, fakirlik; ardindan daha beter bir evlilik ve yine şiddet. Neyse ki hepsinden kurtulmuştu. Şimdiki kocası iyiydi, köşe başındaki ahşap ev, beraber yaşadığı adamındı, adamın anası babası ölünce onlara kalmıştı, kocasının emeklisi de vardı, kendisi de belediyeden 600 lira alıyordu ve geçinip gidiyorlardı. O; müzik açısından kendisini geliştirmek istiyordu. Neden olmasındı, hocalardan ders alır başarırdı, şarkı soyleyenler ondan iyi miydi. Bak bir dinleseydim sesini “Enginde yavaş yavaş günün minesi soldu, soldu Derdim bana arkadaş bugün de akşam oldu.” diye başlamıştı ki uzun boylu bir zabıta geldi. ” Böyle olmaz ama dedi şefkâtle, birkaç kuruş atılmış sepeti göstererek. Şimdi ezan okunacak tamam mı? Onunla konuşurken çömeldi, elini de kadının dizine koydu. O da kafa salladı “evet” dercesine. Yoldan geçen ihtiyar bir kadın bana yaklaştı. “Sibel Can mı bu şarkıcı” diye sordu. Ben de bu soruyu nedense şaşırmayarak: “değil.” diye cevapladım. Ve enginde yavaş yavaş günün minesi soldu Bugün de akşam Üskudar’ın tek hanendesi Nesrin Tek ile oldu.
*– Hanende: Eski dilde şarkıcı.
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz