Deneme

Cevdet Günal Tüzün ve Yeni Bir Denemesi

BİR EKİM SABAHINDA KADIKÖY İSKELESİ

Kabataş vapuruna yetişmek için metrodan çıkıp, hızlı hızlı Kadıköy iskelesine yöneldim. Havada bir kasvet, insanlarda bir telaş, herkes koşturuyordu. Simitçiler tezgahlarına yükledikleri simitleri bağıra çağıra satmaya çalışıyorlardı. Çiçekçi kadınlar henüz iskele meydanına gelmemişlerdi, tezgâhları kapalı, sanki kedilere emanet edilmiş gibiydi. Döner tezgâhları açılmamış büfelerde sandviç ve tostlar hazırlanıyor, sıcak sıcak yenmeyi bekliyordu.

İskeleye yaklaştığımda, Kadıköy-Karaköy ve Kadıköy-Kabataş vapurları için son çağrılar yapılıyor, motorcular, rekabet içinde sürekli olarak motorların kalkışa hazır olduğunu haykırıyorlardı.

Turnikelere yaklaştığımda, vapura biniş kapılarının kapandığını görünce, yavaşlayıp, büfeden bir çay-simit ikilisi aldım. Üstte bulunan kitapçı henüz açılmamıştı. Bekleme sıralarına oturarak, bir lokma simit bir yudum çay keyfine başladım. Çay; ne kadar sıcak ve tatsız olsada, simidin o muhteşem kokusu ve çıtır gevrekliği yetip artıyordu.

Tam keyfimin ortasında, ayaklarımın altında belirdi birden, yüzünü bana çevirip tüm masumluğu ile sanki” bana simit yok mu?” der gibi baktı tekir kedi. Simidin ucundan bir lokma koparıp verdim. Ucundan azıcık ısırdıktan sonra, teşekkür eder gibi miyavlayıp, sanki ağzından kapacaklarmış gibi ağzının yanına yaslayıp kemirmeye başladı. Benim de simidim bittiği için başka lokma veremedim, doğrusu bir tane daha yerdik beraber ama o sırada, zarif bir hareketle ön sırada koltukta oturan bir çift Uzak Doğulu turisti gözüne kestirmiş olacak ki, bir balerin edasıyla, bir sıçrayışla koltuğun arkasına attı kendini. Hazırlıksız yakalanan çift, koltuklarından hafif panikle kalktılar, kedinin ellerinde bulunan açmalara göz diktiğini görerek şaşkın şaşkın etrafa baktılar.

Kedinin yiyeceklerinden pay istediğini söylediğimde, kadın turist zarif elleri ile açmasından bir parça koparıp kediye ikram etti. Kedi büyük bir iştahla parçayı tek lokmada kaptıktan sonra, keyifle yalanarak koltuğun üzerinde kıvrılıp, sanki özel koltuğuymuş gibi keyif yapmaya koyuldu.

İskeleye yanaşan vapurun boşalmasından sonra kapılar açılıp dışarıya çıktığımızda bizi, yağıp yağmadığı belli olmayan sinsi bir yağmur bekliyordu. Yağmur sanki yağmıyor, havada su zerrecikleri savruluyor gibiydi.

İnsanlar telaş ile bindikten sonra vapur, sevgilisinden ayrılanların kalanlara el sallayışı gibi kesik kesik düdük sesi ile, bir ekim sabahında Kadıköy iskeleden ayrıldı.

Cevdet Günal Tüzün/ 2022

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın