Deneme

Deneme/ Mehmet Ünver

KIRMIZI PEYNIRLER  

Geçenlerde bir şarküterinin önünden geçerken vitrinde kırmızı rengi balmumu ile tamamen sarılmıs yuvarlak Hollanda peynirlerini görünce aklıma çocukken yaşadığımız ilginç bir olay geldi: Sanırım 1963 yılıydı. Babam vefat etmiş olduğu için annem Teşvikiye taraflarında bir evde çalışarak ekmek paramızı kazanmaya ve bizleri büyütmeye çabalıyordu. Çalıştığı evin sahipleri varlıklı insanlardı ve ara sıra bize çocuklarının artık kullanmadığı elbiseleri, ya da okul gereçlerini yollarlardı.

O zamanki yokluk içinde bunun bizi ne kadar mutlu ettiğini kolay kolay anlatamam. Yamalı pantolonla okula gitmek zorundayken bir anda Iskoç kumaşından az kullanılmış bir pantolona ve yere çok az temas etmiş sağlam bir kunduruya kavuşmak o zamanki şartlarımızda adeta mirasa konmak gibiydi.

O iyiliksever insanlar, durumumuzu bildiklerinden normal mesaisinin üstünde çalıştığı zamanlarda anneme: “Çocuklara bir şey alırsın” diyerek üç, beş kurus fazla para verir, ya da hemen cadde üzerindeki enfes yiyecekler satan ve vitrini bize bir rüya gibi gelen şarküteriden o güne kadar görmediğimiz türden bazı yiyecekler alıp yollarlardı.

Annem tadımlık kadar da olsa bayram etmemize neden olan mis gibi salam, sosis ve değişik peynirlerin olduğu torbasıyla kapıdan içeri girdiğinde nasıl mutlu olduğumuzu şimdi bile anımsıyorum.

Bir kış gecesi çantasında avuç büyüklüğünde bir kaç kırmızı topla çıka geldi annemiz. Bize oyuncak aldığını sanmıştık. Onların ‘Hollanda Peyniri’ olduğunu ve yüksek fiyatlarından dolayı sadece zenginlerin yaşadığı Nişantaşı, Şişli gibi semtlerde satıldığını açıkladığında merakımız daha da artmıştı.

Hayranlık içinde bu parlak kırmızı top şeklindeki peynirlere bakıyorduk. Demek ki Hollanda’da sadece elmalar değil, peynirler de kırmızıydı. Kafamız karışmıştı. Peynirler kırmızı olduğuna göre, oradaki inekler de kırmızı renkte süt veriyor olmalıydılar.

O gece sabahı bekleyemedik. Herkes yattıktan sonra kardeşimle kalkıp dolabı açtık ve o kırmızı elmalara benzeyen peynirleri alıp, ısırmaya başladık. Fakat bir gariplik vardı. Peynirlerin tadı plastik gibiydi ve ağzımızda ufalacağına giderek büyüyor, hatta nefes almamızı zorlaştırıyordu. Bütün hayallerimiz yıkılmıştı. Bu muydu kırmızı renkte süt veren ineklerin hediyesi olan kırmızı Hollanda peyniri? Yiyemeden bıraktık.

O zamanlar öylesine kıymetli bir peyniri tüketilene kadar korumak için etrafını renkli bal mumuyla kaplayarak sattıklarını bilemezdik elbette. Henüz yedi yaşındaydık ve peynir sanarak yediğimiz aslında o kırmızı bal mumu koruyucu tabakadan başka bir şey değildi. Asıl peynir o kalın bal mumu tabakanın altındaydı.

Aradan onca yıl geçtikten sonra bir şarküterinin vitrininde aynı kırmızı bal mumuyla kaplı peynirleri görünce aklıma bu ilginç anımız geldi. Gülmek istedim ama pek öyle içten bir gülüş olmadı. Ya da öylesine buruk bir gülümseme oldu işte.

Mehmet ÜNVER.

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın