Edebiyat

Dergiler Arasında: 5/ Nilüfer Uçar Bu Sayıda

idealist arkadaş / kitap

Sahi, kimsin dostum? Neyimiz olursun ki yıllara dayanan dostluğun, arkadaşlığın, can yoldaşlığın, varoluştan günümüze uzanan yolculukta hep var oldun, bizimle oldun. Biz senden usansak da, kırılıp yüz çevirsek de, görmezden gelip umarsız kalsak, yoktan saysak da varsın, var olmaya devam ediyorsun.  Tüm insani hallerimize rağmen direnip, direncinle dostluğunu sürdürüyorsun. Hiç mi gücenmezsin, hiç mi alınganlık gösterip bizi yoktan saymazsın? Nesin, kimsin sen? Ezeli dost olmanın ne olduğunu bize usanmadan öğretip durursun, idealist bir öğretmen gibi.

“Aslından beni hepiniz tanırsınız. Ama çok seveniniz, az seveniniz, yoktan sayanınız var. Olsun, üzülsem de alıştım asırlar boyu süren gelgitlere.  Ruhuma üflenen o asi’lik yok mu, hep başımı belaya sokar. Yol göstericiliğim her nedense  bazılarının hoşuna gitmez. Sanırım, sensiz yol alınmaz der gibisin. Evet, bensiz yol alamadığınız gibi bensiz kalanlara da cahil dendiğini biliyorum. Bazen size hak vermiyor değilim. Okumanın sonu yok.Tıpkı öğrenmenin sonunun da olmadığı gibi. Zaten öğrenmek için benim olmam gerekiyor. Şunu demek isterim ki; kültür, uygarlık, ilerleme, atılımlar, bilinmeze giden yolda ışığı yakalama, çağlara açılacak  kapıları aralama daha nicesi ben varsam var olur. Sakın böbürlendiğim sanılmasın. Yılların deneyimiyle  söylüyorum.

        Karanlık güçler ilk bana saldırırlar. Yakarlar, yırtarlar, okunmam suç sayıldığı gibi, daha da ileri gidilerek yazılıp basılmam dahi yasaklanır. Benim yokluğum karanlığın daha da koyulaşmasıdır. Aydınlanma ışığının kısılmasıdır. Neyse! Anlatacak çok şey var…“

       Görüyorum ki bizden de dertlisin. Bilen bilir, sana verilen kutsal emeğibağrından asırlarca nasıl taşıdığını. Biliyor musun sevgili dostum; o kitaplara emek veren yazın emekçileri de yargılanıyor, baskı görüyor, cezalandırılıyor, özgürlükleri, yaşamları ellerinden alınıyor kimi zaman. Bunlar her dönem yaşanır. İlginçtir hem yazar, hem okuyan hem de siz kitaplar direniyorsunuz baskı düzenine.. Direnmek güzeldir dostum.

        Klasiklerin içinde yerinizi aldığınız gibi, kimi zaman çok satanlar saltanatında gerdan kırarsınız. Bazen de bir kitapçının rafında boyun bükerek yıllarca uzanacak bir el, görecek bir göz bekler durursunuz. Tozlanır, solarsınız o raflarda.

        Kimileri, susamışçasına, yutarcasına okur sen ve senin gibi nicesini. Evet! Bazen de uyku ilacı niyetine, uyumak için seni öylesine okur ve baş ucuna  bir bardak su gibi bırakır,  kala kalırsın

       Bazı evlerde kültür havası yaratmak için raflarda  süzülüp durursunuz ya, içim burkulur o halinizi görünce. Seninle hava atanlara yok mudur bir çift sözün.  Elbette vardır. Dil bağın çözülse,  kim bilir neler anlatırsın. Ah! sessiz ve bilge dostum, iç sesini duyar gibiyim.

     “Anlattıklarının hepsi doğru, farkındayım elbette. Olanlar üzse de, yazgımızın doğası olarak görüyoruz yaşanılanları.Dün var olduğumuz gibi gelecekte de var olacağız, endişen olmasın. Yazın dostlarımız sağ olsun. Biliriz ki bizi yazan dostlar da bizler de yola devam diyeceğiz. Kuşkun olmasın, olumsuzluklara göğüs gerecek bilgi direncimiz her zaman oldu, olacak. Biz kimlerle savaştık, kimlerle. Kazanan hep biz olduk. Her kitap toprağa atılan tohum gibidir, er geç özgün değerini bulur.”

      Bilmelisin ki her sayfan:bilginin cümlelere damıtılmış kalem teridir. Kolay doğmuyorsun. Bilgi birikimi için yine sana ihtiyaç var. Sizleri okuyoruz, sizleri yaratıyoruz. Tıpkı doğanın döngüsü gibi bir dönüşüm. Eminim biliyorsundur;  toplum olarak kitaba yoktur hevesimiz. Az okuyor az düşünüyoruz. Ezbere konuşmayı, birilerinin anlattıklarıyla yetinmeyi  seviyoruz sevgili kitap dostum. En çok kimler konuşur bilir misin? Az okuyanlar… ya da hiç okumayanlar. Nedense onlar her şeyi biliyor havasında atıp tutmayı bilgi sanırlar. Aramızda kalsın; çok bilmişler, cahiller; çelme takmayı, etek çekmeyi, ilerlemeye  engel olmayı severler.

       Sakın acıyan gözlerle bakma bize. Neden diye de sorma. Seni okumak istek işidir, gönül bağıdır, hevesten öte tutkudur. Bilirsin ki sen okunmak için yazılıyorsun.

        “Bilmez olur muyum?bilirim… En keyif aldığım an; gözleriniz yazılarımın üstünde sevgiyle akıp giderken  aldığım hazdır, o hazzı  anlatamam. İşte o  zaman derim ki beni yazan, yazın emekçisinin emeği boşa gitmiyor, ne kadar şanslıyım. Konfüçyusdemiş ki; ‘Allah’ım bana kitap dolu bir evle, çiçek dolu bir bahçever.’Adamın duasını bakar mısın? Bu sözü duyunca çok mutlu olmuştum.. Bir de DenisDiderot; ‘Tek dostum kitaplarım, tek düşmanım cahil dostlarımdır.diye yazmış bir sayfamda. Sevgili dostum, cahil dostlarından uzak olmanı dilerim”.

     Bilsen, bu yazıyı okuyanlar sana nasıl tutkun ve sevdalılar. Sevildiğini görmek beni de sevindiriyor. Üzüntü nereden biliyor musun? Sayımız az. Bildiğin az. Umut; yaşamın mihenk taşı olduğunu benden daha iyi biliyorsun. Sana inanıyor ve güveniyorum bilge dostum.

     Sahi sen bizim neyimiz olurdun? Bildiğimi söylüyorsun. Dediğin gibi olsun….

     “Dur dur! Yazını  bitirmeden bir diyeceğim daha var. Bu da başka bir  sayfamda yazılıydı. Sanırım Francis Baconyazmış; ‘Bazı kitaplar tadılmak, bazıları yutulmak, bazıları ise sindirilmek içindir. İşte böyle okur dostum, kitapla kal, benimle kal, okumayı  unutma sakın…”

       Teşekkürler, seninle olmak zevktir, mutluluktur, sevinçtir…

:::::::::::  Bir okur/ yazar ile bir kitabın sohbeti ::::::::::::

**********

    TUNA DERGİSİ

      Uzaklarda topladığı bilgi esintilerini sayfaları arasında bize ulaştırandergiyle birlikte olalım. Viyana’dan yola çıkıp ana yurdunda soluyan bu güzel dergiyi tanımak keyifli olacak.  Üç ayda bir yayınlanan, Bilim ve Kültür – Sanat Dergisi 13. sayı okuyucusuyla buluştu. Nice sayılara, yolu uzun olsun demek bize düşen bir dilek.

       Öncelikle şunu belirtmeliyim ki  derginin içeriği ve kullanılan kağıt (kuşe kağıt) özellikleriyle bizdeki edebiyat dergilerden  çok farklı. 64 sayfa olan dergi pırıl pırılkağıtla basılmış.

    Fotoğraf ve resimlerin konulara eşlik etmesi ayrı bir görünüm kattığı gibi, albenisiyle, güzel baskısıyla, konuların farklı oluşu, sunumuyla okurken zevk alınacak bir dergi. Her dergide olduğu gibi kapak konusu var, ama bol resim ve fotoğraflarla destekleniyor.

İçeriğindeki konuların büyük bir bölümü; İtalya / Viyana, Avrupa ve tabii ki Türkiye ile ilgili yazılar yer almakta. Sanatçılar, sanat eserleri, mitoloji, mitolojik  efsaneler, eski medeniyetler, Avrupa Hanedanları (MarıaTheresıa vb.), ünlü tablolar (ressamların ve tabloların tanıtım yazıları).

Genel Yayın Yönetmeni Yener Güneş’in, ( Editör’den sayfası) dosya konusunu mercek altına alan yazısıyla başlar. İçindekiler kısmından sonra hangi sayfada hangi konu işleneceği yan başlık olarak yazılmış. Bunlar: Kapak Dosyası, araştırma, bilim, psikoloji; sağlık, anı, teknoloji, öykü, şiir, şiir ve şair, deneme, kitap, şehir, fotoğraf, gezgince, müzik, sanat, röportaj, Yazı Tura – Çizi Tuna ( Mustafa Bilgin)  özlü olarak aktarılmış sayfalara. İçeriğindeki yazıların kalitesiyle baskı ve renkli görünümüyle, Viyana esintisiyle  okunası bir güzel dergi.

İletişim: tuna.zeitschrift@gmail.com

*********

  YAŞAM SANAT DERGİSİ

Dergilerin yüzü okurun çokluğuyla güler. Ne denli çok okuyanı olursa, emek de dergi de değerini bulmanın mutluluğunu yaşar. Zaten emek niye var ki, hele de yazın emekçileri için. Derginin nereden çıktığından ziyade iç kalite önemsenmeli.Yazı ve şiirleriyle yer alan kalemler kadar, dergi yönetiminin belirlediği yol, amaç ve kararlılık göz önünde bulundurduğumuz zaman, işte okunası bir dergi dedirtmeli kendine. Elbette bu titiz bir çalışma gerektirir. Gelen yazıların süzgeçten geçirilip sayfalara yerleştirilmesi, kalite gömleğini giyiyor olması önemlidir.

Sözü “YAŞAM SANAT DERGİSİ” ne getirmek istiyorum. Anlatılanları içinde barındıran bu güzel dergi, Adana’nın sıcaklığıyla sarılıp sarmalanmış, Torosların direncini yanına almış, buram buram kalite kokan, Mehmet Taşar tarafında yayınlanmakta olan bir dergi. Sorumlu yazı işleri müdürü; Kubilay Altuntaş.  Yazı kurulunda; Ali  Ozanemre,  M. Gıyasi Aydemir, Kubilay Altuntaş ve Mehmet Taşar.

       Dergi iki ay süreli bir yayın organıdır. 55. sayıyı geride bırakan, kalitesiyle okurun beğenisini kazanmanın haklı gururunu yaşayan bir dergi. Zor şartlarda dergilerin yola devam demeleri kolay olmasa gerek. Özveri ve sorumluluk isteyen, yükümlülüğü olan bir çabadır.

Her dergiden farklı olarak iki dosya konusu ele alınıp içeriğinde detaylı işlenmekte. Öykü, deneme, söyleşi, kitap tanıtım yazıları, şiirleriyle ve gelen kitap görselleri yer alır. Yetkin kalemlerin katkısıyla kaliteyi okuyucusuna taşıyan güzel bir dergi. Okumanın, okutmanın  zamanı diyelim..

İletişim: mehmet.tasar01@hotmail.com

**********

MOR TAKA e- DERGİSİ

Önce kendime sordum; Mor Taka Dergisi’ninneyine  büyülendin?

Sayfaları bir bir akarken, tarih öncesinden günümüze düşmüş bir kitapla yüz yüze kaldığınız  hissini yaşatıyor.

Tozlu raflarda ömür tüketmiş,ya da kaptanın sandığında  unutulmuş, sahaflarda bulmaktan zorlanacağımız bir kitap elimize tutuşturulan. Evet! bir el onu mahzende  çekip almış. Tarihin tozundan silkinirken hangi çağada olduğunu anlama şaşkınlığını yaşar gibi. Kıvrılan sayfalarıyla gülümseyen, yorgun belleği, bilgeedasıyla buradayım der gibi. Her sayfası asrın yorgunluğundanincelmiş, özü kırılgan, gururun heyecanını taşır gibi..İçindekilerini özenle korumanın verdiği özgüvenle dergi saltanatına göz kırpması ben de varım dedirtiyor. Duygu dalgasıyla sırılsıklam. Kelebeğin narin kanadı gibi her bir sayfası. Dokunsam zarar görür mü endişesine kapılıyor insan. Kaptanın o narin sayfalara dokunulmasına izin vermeyeceğini  düşünmedim değil.  Kaptan Yaşar Bedri bunu bilmiş olmalı ki basılı değil, elektronik e- dergi olarak okuyucusuna sunmaya yeğlemiş. Ben olsam aynı yöntemi kullanırdım

Bilge dedik, yorgun dedik, asırlara dayanma gücüne imrendik, tozunu üfledik, içeriğine bakmanın sırası geldi. Bilgelik sıfatını aldıysa boşuna olmadığını,  kapağını kaldırınca dolu dolu hazineyle yüzleşince anlıyoruz. Neler mi var içeriğinde?  Neler yok ki… Baktıkça taşıdıklarının verdiği yorgunluğun nedenini anlıyorsun. Çünkü tıka basa dolu…

 Hemen okuyup kenara koyayım desen, sayfaları çevirdikçe okumanın o kadar da kolay olmadığın görürsünüz. Zamana ihtiyaç olduğunu bilmelisiniz. Neredeyse bir tarih kitabı kalınlığında, yaklaşık 300 sayfa. Hepsi özenle hazırlanmış sayfalar. Neler  mi var içeriğinde?  Yazsam mı diye düşündüm. Madem dergi tanıtım yazısı bu, zorunlu olarak yazacağım. 29. sayıyla yolculuğuna devam eden derginin 29. sayısına bakalım;

  Eskitilmiş kapağını şöyle bir kaldırırsak; içindekiler sayfası neredeyse iki sayfayı ele geçirmiş. Devamında; seyir defteri, şiirler, dosya  yazıları (e- dergiler- internet dergiciliği : dijital medya etiği, edebiyatın dijital yüzü, e- dergiye alışabilir miyiz?, derginin e hali, kâğıttan ekrana dijitalleşme süreci, Elektronik edebiyat…benzer detaylı yazılar, yazılar…),  ‘Parçalı yazı’ Postmodernizmin  yol açıcısı olarak: Nietzche,  şairler ve şiirleri ile ilgili kapsamlı yazılar ( şairin portresi), Yeni medya ve özgürlük, denemeler, söyleşi (Ayten Mutlu ile), sanal söyleşiler, portreler ( Sunay Akın), zamana düşen notlar (Sezai Karakoç), şiirler(sevindirecek kadar geniş yer verilmiş), eğitim, karikatürler, insanlar yaşadıkça (fotoğraflar), günlükler, sinema, (geniş yer edinmesi ve detaylar çok güzel), yabancı şairler /şiirleri / resimleri / kısa bilgilendirme, fotoğrafçının öyküsü, doğa ve spor, yolu Trabzon’dan geçen sanatçıların resim sergileri, Trabzon mutfağı, eleştiri, kitap- kadın, nostalji, matbaanın öyküsü, Ukrayna–Rus savaşı ve arka kapakla 273 sayfa yüküyle limana demir atıyor. Bu kadar kapsamlı derginin içeriği de farklı konuları geniş ele alınca anlatım da uzun oldu. Yaşar Bedrive yazın emekçilerinin emeğiyle iki ayda bir çıkan süreli e-dergi MOR TAKA…

En iyisi bunca emeğin ödülü okumak olsun.. Zaten anlatmakla olmadı..

İletişim : mortaka@gmail.com

*********

                                                  3 Mart 2022

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın