AFİFE JALE SOKAĞI
1997’nin serin bir sonbahar akşamı. Bahariye’nin anlamsız kalabalığından sıkılıyorum. Ara sokaklardan birine dönüveriyorum birden. Sakızgülü Sokağına.. Ağır sorumsuz adımlarla yürüyorum. Zaman içinde yolculuk yaparcasına hafif.. Düşünce ağım alkım alkım.. İçinden renk renk imgeler geçiyor.. Renk renk gerçekler mi, renk renk düşler mi.. Birden bir başka renk düşüyor alkım alkım düşünce ağıma.. Güneşin sekizinci rengi..
Sakızgülü Sokağının sağında solunda eski ahşap yapılar. Tek katlı, iki katlı.. Bahçe içindeler. Birkaç salaş meyhane. Gramofonlardan taş plakların cızırtılı ama duygu yüklü notaları dökülüyor sokağa.. Deniz Kızı Eftalya’nın çarpıcı sesi de..
“Anlamadım seni ben
Benim güzel daktilom..”
Birden Apollon Tiyatrosunu ayrımlıyorum. Sevimli, sıcak, dinlendirici bir görünümü var. Tiyatronun önünden geçiyorum. Sola dönüp Moda’ya doğru sürdüreceğim zaman içinde yolculuğumu..
İnce, pürüzsüz, tatlı bir ses duyuyorum zamanın derinliklerinden..
“Hocam, Hocam biraz bekleyin geliyorum.”
Dönüp bakıyorum. Seslenen genç kız bir sokak lambasının altından geçiyor.. Bana doğru..
Üzerinde al renkli bir giysi. Beyaz çorap, beyaz iskarpin. Başında beyaz bir kurdele. On sekiz yaşında var yok..
Canlı adımlarla yanıma geliyor.
“Hocam,” diyor. “Beni tanımadınız mı?”
“Sen misin Afife Jale..”
Boynuma sarılıyor. Öpüşüyoruz..
“Nereden böyle kız, bu güzel giysilerle..”
“Sormayın Hocam, bu gece en güzel düşüm gerçekleşti. Bu gece ilk kez sahneye çıktım. Bunlar sahne giysilerim.”
Yeniden sarılıyor..
“Bu gerçekleşen düş yalnızca senin düşün değil Sevgili Afife Jale. Çok çok uzun yıllar bu güzel düşün gerçekleşmesini bekleyen bu güzel insanlarımızın düşü.. Bu düşü sen gerçekleştirdin. Bu şimdi, hepimizin gerçekleşen düşü..”
Zaman içinde yolculuğumuz sürüyor. Zaman içinde değil belki de.. Zamanın dışında.. Ortasında.. Bir yerlerinde işte..
“Anlat,” diyorum. “Nasıl gerçekleşti bu düş?”
“Kurtuluş Savaşı başlayınca hepimizin yüreğinde bir kıpırtıdır aldı yürüdü. Hepimiz bir şeyler yapmak istiyorduk. Bunun heyecanıyla olacak; Darülbedayi, Hüseyin Cahit Yalçın’ın daha önce sahnelenmiş olan Yamalar oyununu yeniden repertuara aldı. Emel rolünü bana teklif ettiler. Zaten sahneye çıkmak için sabırsızlanıp duruyordum. Hemen kabul ettim. Ve işte bu akşam ilk kez Apollon Tiyatrosunda sahneye çıktım..”
“Afife Jale, bana sahnedeki duygularını anlat. Yavaş yavaş, yaşadıklarını yeniden duya duya.. Düşteki, gerçekleşen düşündeki duyguları..”
“Hayatımda mesut olduğum ilk gece.. Sanatın ruhuma verdiği güzel bir sarhoşluk içindeydim. Bu piyeste güzel bir sahne vardır.. Ağlama sahnesi.. Bu sahnede taşkın bir saadetle ağladım.. Ağladım..
Alkış alkış alkış..
Perde kapandı, açıldı. Bana çiçekler getirdiler..
Muharrir Hüseyin Suat Bey kuliste bekliyormuş. Ben çıkarken durdurdu, alnımdan öptü..”
“Peki, bir şey söylemedi mi sana?”
“Söylemez olur mu.”
“Ne dedi?”
“Bizim sahnemize bir sanat fedaisi lazımdı. Sen işte o fedaisin,”
Ne kadar yürüdük.. Söyleşimiz ne kadar sürdü.. Ne zaman ayrıldık.. Anımsamıyorum.. O günden sonra Afife Jale’yle bir daha karşılaşmadık. Oysa söz vermiştik birbirimize. Sık sık görüşecektik..
“Zaman akar zaman geçer..”
Derken.. Bir bahar sabahı kapım çalındı..
Postacıydı..
“Sevgili Hocam,
Geçen sonbahardan bu yana hiç görüşemedik. Sizi çok çok özledim. Sizin de beni özlediğinizi biliyorum.
………
Bu süre için başımdan çok kötü şeyler geçti. Sahneye çıkmam engellenmek istendi. Epeyce direndim. Ama sonunda Kadıköy MerkezMemurluğu’nca tutuklandım. 8 Mart 1921’de İstanbul Şehremaneti beni Darülbedayi’den çıkardı.
Size daha sık yazacağım.
En içten sevgilerimi yolluyorum..
9 Mart 1921
Afife Jale”
“Zaman zaman içinde
Işık duman içinde..”
“Sevgili Afife Jale,
Mektubum biraz gecikti bağışla.
……….
Bu arada Kadıköy’de güzel şeyler oldu. Kadıköylüler, sana duydukları sevgiyi somutlaştırıp geleceğin Afife Jalelerine taşımak için güzel bir girişimde bulundular. Çok çok hoş bir girişimdi bu. Apollon Tiyatrosunun sokağına yeni bir ad konacaktı. Ve ve Sakızgülü Sokağı gerçek kimliğine kavuşacaktı.. Merak ettiğini biliyorum. Zaman içinde yolculuk yaptığımız o sokağın adı ne olacaktı biliyor musun..
Afife Jale Sokağı..
Ama her zaman olduğu gibi bu güzel şeyler de karşıtını içinde taşıyordu..
Sevgili Afife Jale,
Kadıköylülerin bu dünyalar güzeli önerisi, İstanbul Büyük Şehir Şehremaneti tarafından reddedildi..
Üzülme, senin adın sokakta olmasa da olur. Senin adın Kadıköylülerin yüreklerinden taşıp Kadıköy sınırlarını çoktan aştı..
Seni çok seviyorum Afifeciğim. Üzülme, sen hep genç yaşayacaksın..
Mektuplarını bekliyorum..
***
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz