Sinema

“Fİ – Çİ” Dizisinin Ardından/ Aytül Örcün

Bu hikaye burada bitecek ve sen başlayacaksın. Kimim ben? Kimi görüyorsun? Seni?.. Beni?. İnsan nedir ki ? Sperm, yumurta, et, kemik, kas, yağ… Büyük patlamadan kalma atomlar. Sürüngen atalardan miras DNA’lar. Yakan, yıkan, yağmalayan bir türün sıradan bir numunesiyim. Sefil ve muktedir. Çirkin ve kudretli. Acımasız ve şefkatli. Yıkan ve kuran. Aptal ve bilge. Aç gözlü ve cömert. Varlıkların en yücesi. Ve en korkuncu. Unutan ve hatırlayan. Düşen yeniden kalkan. Biten yeniden başlayan… İnsan! Ölen, ve aşkın küllerinden kendini yeniden yaratan. Bu sözler, Can Manay’ın dilinden dökülenlerdi. “Kimim ben?” diyen Can Manay, kim mi? Azra Kohen’in çok satan ‘Fi-Çi-Pi’ kitap üçlemesinden diziye uyarlanan ‘Fi / Çi ‘ internet dizisini seyredenler yakından tanır kendisini. ‘Çi’ olarak ikinci sezonu devam eden projenin yapımını Ay Yapım, yönetmenliğini ise Mert Baykal üstleniyordu. Dizi, 2. sezonda muhteşem bir finalle sona erdi. “Bir adam bir kadını sever ve dünya değişir. Ama, hayatı kökten değiştiren, aşkı değil, aşkına ulaşabilmek için cesaret edebildikleridir. O kişiye duyduğu aşkın acımasızlığında öylesine büyük fırtınalar başlatır ki, sonunda, dokunduğu her şeyi yıkar. Ve bazen… Hayatın kendini yenilemesi için önce, her şeyin yıkılması şarttır. Tutkunun peşinden koşanların, yanma pahasına ateşe uçanların ve acıdan geçerek süregelen yaşama karşı dik duranların hikayesi.” Bilindiği gibi, “Fi Dizisinden İzlenimler” adlı yazımda, bağımlılık yapabilir demiştim. Bende bağımlılık yapabilmiş demek ki, final yaptığı akşama kadar her bölümünü izledim. (Yazar, dizi hakkında bilgi ve 1. sezon dizisi “Fi” hakkında bilgiyi diğer yazımda bulabilirsiniz.) Şimdiye kadar izlemediyseniz, iyi oyunculuk, iyi kurgu, kaliteli yapım ve farklı bir hikayeyse aradığınız, izleyin derim.😉 Yazı, spoiler taşır gibi görünse de, bence taşımıyor. Sadece bana çarpıcı gelenlere dair ip uçları diyelim. Fragman ya da kitap arkasında olduğu kadar 😉 Can Manay’a dönecek olursak; Ozan Güven, rolünün hakkını veriyor. O kadar özdeşleşmiş ki Can Manay’la, Gora filmindeki Arif 216’nın O olduğuna inanası gelmiyor artık insanın. Neredeyse yüzde 90 kadını etkileyebilecek niteliklere sahip, ama tutkusuna tutuklu yaşayan, takıntılı biri. Filmdeki kötü karakterlerin hiçbiri bizden farklı bir iç güdüye sahip değil. Herkes kadar kötü. Can Manay ve Sadık Murat Kolhan(Osman Sonant) karakterlerinde olduğu gibi. Dünya malı dediğimiz maddi olanaklara fazlasıyla sahip, tabiri yerindeyse 7 sülalesine yetecek parası olan, toplumda en üst statülerden birine sahip, yakışıklı sayılabilen… insanlar. Yani bunca gücün sahibi, yaşadığı günahı niye birine itiraf eder ki Sadık’ın Özge’ye yaptığı gibi… Neden küçücük bir bedenin ağır yükünü taşıyamaz olur? Çünkü, hala potansiyelinde var olan vicdanı geri kazanmak için, sahteliğinin farkında olduğu gücünü gözden çıkarabileceği motivasyonu bulmak ister. İşte bu! Hakikate duyduğu aşkı bulur, aşık olduğunda. Yani; Özge Egeli’de(Berrak Tüzünataç). Aşka dair tüm ezberlerin bozulduğu bir aşktır bu. Sadık’ın gücüne rağmen “Seni hak etmedim henüz” diyerek aşık olduğu kadından uzak durabilen bir adam olması, biz kadınlar için cazibesini arttırdı sanırım. Özge, marjinal bir gazeteci. Öyle marjinal deyince aklınıza mor saçlar gelmemiştir umarım 🙂 Yani mor saçlara bayılırım o ayrı da, asıl marjinallik saç rengi değiştirmekle olmuyor sonuçta. Kendine özgü, öz güvenli, düştüğü yerden bir avuç toprakla kalkan, akıllı ve iyi biri kendisi. Ve tabii, dizide Duru’ya hayat veren Serenay Sarıkaya. Final bölümünde Afife müzikalinden bir bölüm var ki, Duru’ya imrenmedim dersem yalan olur😊 “Sonunda yeniden ait olduğum yerdeyim. Aşktan da derin, hayatımın en büyük şansıydın. Beni öyle yolculuklara çıkardın, öyle yücelttin, yerin dibine soktun ki, yolumu bulmama yardım ettin. Hepimiz evimizin yolunu unutmuş çocuklardık. Sen bize yeniden yolumuzu gösterdin.” diyerek Deniz’i(Mehmet Günsür) anlatıyor. Hayatı boyunca insanlar beni görsün, fark etsin çabasının nasıl yıkıcı bir hırsa dönüştüğünü acı bir tecrübeyle gören Duru, tek derdinin annesi tarafından fark edilmek olduğunu anlar. “Beni yok sayan anneme bağıra bağıra, ‘ben buradayım’ demek içinmiş her şey ” diyerek kendi gerçeğiyle yüzleşir. Duru bir nevi asıl gücün ne olduğunu bulur sonunda. Güç, her an öldürülme korkusuyla yaşamaktansa, korkunu öldürmektir. Baş dansçı olarak rol aldığı “Afife” müzikaline çıkmadan önce Deniz’e söyledikleri şöyledir Duru’nun: “Bu gece, bu sahneye çıkacağım.Ve ömrümce kalbime dokunan ne varsa her şeyi anlatacağım. Ve bu senin müziğinle olacak. Sen de varsın. Sen benim en güzel hikayemsin Deniz.” Deniz, dans okulunun müzik hocası. Hatta sadece öğretmen değil, çok iyi bir müzisyen.Naif olduğu kadar, mantıklı, sağlam bir karakter. Kişiye göre değişir elbet ama, genellemeden gidersek dizinin en yakışıklı ve en iyi karakteri demek hata olmasa gerek. Dizide ilk bölümden itibaren bir çok ünlü ve başarılı konuk oyuncu da yer almakta. Ayrıca Bilge(Büşra Develi) ve Eti(Tülay Günal) de büyük rol oynuyor. Bilge, Can Manay’ın ders verdiği okulda psikoloji öğrencisiyken, kendisinin asistanı konumuna yükselir. Ama utangaçlığı ve çocuksuluğu devam eder. Eti’yse bence en gizemli karakterlerden biri. O yüzden bu karakter analizleri burada son bulmalı diyorum. Ne de olsa amaç her şeyi anlatmak değil. Yazdıklarım diziye dair benim etkilendiklerimin küçük bir kısmı neticede. Asıl, dizinin tamamını izlediğinizde, yeni duygu deneyimleriniz ve kendinize katacaklarınızla tanışacaksınız! DİZİDEN AYTÜL’ÜN ÇIKARIMI 😉 Keşkem ‘Afife’ müzikalinde Duru’nun rolünü ben oynayabilseydim. 😈 Asıl güç, korkularını yenebilmek ve hayatına tutkuyla sahip çıkmaktır. 💖 Kötülerin kötülük yapmalarının sebebi; sevgisizlikten ve onun getirdiği güçsüzlüktendir. Bundan sebep, bazen sırf fark edilebilmek için bile gemileri yakarlar. 😔 Ying/Yang 💕 Kimse özünde kötü değildir. Asıl kötülük sevgisizliktir. 😐 Vee son olarak; bir aşk üçgeninin gizeminde, psikolojik, sanatla iç içe, aksiyonlu, kaliteli bir dizi izlemek isteyenlere tavsiye olunur. 😍 PEKİ “Pi” NİYE ÇEKİLMEDİ VE FİNAL YAPILDI? Üçleme olarak yazılan kitapların niye Fi, Çi çekildikten sonra bittiği sorusuna Azra Kohen’in cevabıysa şöyle: “1. sezonda ilk bölüm evet kitaba bağlı ama ikinci bölümden sonra her şey değişiyor. Üçüncü bölümden itibaren kitaptaki referans noktaları sabit kalarak, sadece birinci sezon için söylüyorum, bambaşka bir hikaye anlatıyorlar. 2. sezonda karakterler var ve o yüzden ikinci sezonda bitirilmesinin kararını aldım. Bu proje Ay Yapım’ın en gözde projesi. Bunu bana her zaman hissettirdiler. Fakat malzemenin yoğunluğu o kadar fazla ki, o yoğunluğun içinden bir hikaye çıkartıp 60 dakikaya sığdırmak çok zor. Belli yerlere dokunmadan çıkartılan bir hikaye de hikayenin özüne uygun olmuyor. Ellerinden geleni yaptılar. Bu topraklarda bu işi yapabilecek en iyi ekiple çalıştığıma eminim.” Bu yazımda, özellikle Çi-Final üzerinden oldu anlattıklarım. Diziye dair ilk yazım olan “Fi Dizisinden İzlenimler”i de okumanızı tavsiye ederim. AYTÜLPEDİA 😉 Afife Jale (1902-1941) : Türk tiyatrosunda sahneye çıkan ilk müslüman kadın oyuncudur. 3 Nisan 1919 tarihinde, Hüseyin Suat’ın, ‘Yamalar’ adlı oyununda, Emel rolü ile ilk kez sahneye çıktı.

Kaynak Linki : https://aynahikayesi.blogspot.com/2018/03/fi-ci-dizisinin-ardndan.html

2 Comments

  • CEVAPLA
    Müjde
    11 Temmuz 2019 at 06:16

    Ben izlememiştim bu diziyi Aytül’cüğüm, Tekrarı gelirse Kanal D’ye bakarım.
    Kötülerin kötülük yapma sebebi sevgisizlik ve onun getirdiği güçsüzlük demişsin ya, ismi lazım değil ünlü biri de acaba o yüzden mi tüm bu kötülükleri yapıyor, valla keşke elimde olsa da adamı birine aşık filan etsem ama bilemiyorum belki de umutsuz vakadır. Ben de nereden nereye geldim?:)
    Diziyi izlemememe rağmen yazını çok ilgiyle okudum, eline sağlık.

  • CEVAPLA
    K Ç
    11 Temmuz 2019 at 08:52

    Azra Kohen’in sevilen kitap ve sonradan diziye uyarlanan üçlemesi paylaşımınız için teşekkür ederiz.

Cevap Yazın