KADIN KUYUSU
Sulu boya lekeli/ rimelleri akıyordu hayatın
Sen ürkmüş bir rüzgâr getiriyordun eteklerinde
koyu esmer bir alfabeden okuyordu
Sevgisiz koca dünyada kuruyan köklerini…
Saplanıp kalan o ırak duygu
batık bir tırnak gibi
oyuyordu kadının benliğini
Kıyılarında ne çok ayrılık
Kopup giden ne çok gençlik
sessiz
nidasız
ıssıza ağlıyor kadın kuyusu…
zifir bir örtü
kül ve sis ardından yürüdü
incinen silik med cezir
yaban kabuğun içine sızamıyordu…
zemherisi üstünde
öpüşler çıplak ve yalnız
kadın kendi kuyusunda
sulu boya akmış zamanda
ucunu yanık bıraktığı cümleler kalmış elinde.
İlk ergen düşün kanatları hep duyulur
Sonra ırmakların sesi
Meydan kavgası
Sonra maden ocağı
Çın çın vurana dağlanır kadın kuyusu…
HAVVA AĞRAL
***
ANLAM
Sırrı yokluk aynası
yolda
yolcuda
mim koymuşmanâya
Bağrı gerçeğin ıtırı
hey komitacı
belkide bana vurulmak düşecek.
Dostlar türkümüzü yaksın
infazımdan az önceye
manâsı benden
harlı yol boyuncaya.
Bu yeşil gebesi toprak
maddeci yanım
ağıdımızın en yalımı
geçemediğimiz taze mezarın
uyaksız uzağı.
Esmer rum
utangaç Tuna
Heredot’tan bu yana
kavimlerin kara yazıda kavilleşmesi.
Manânın salı çalkantılı
yol boyu tuzu
mavi ve üryan
sırrı yokluk aynasından
ter damlar
tuzu mavi ve üryan.
İmgem ufkum kadar
ufkum delisi olduğum
Balkan Kafkas med-ceziri.
Kanlı bir çaputtan
travma sabiliğim
gündelikçi yoğruluşum
sömürüldü bez bebeğim.
Pıhtı kan sırtımda taş
acılı sanrıda
üzgün keleş
bizim yalımlara
fesat güneş.
Her aynada
aynı gülümseyişin dili
Tovariş
kim incitebilir
bu med-ceziri
***
Sustum ama isyan…
Korkuya sustum
Nar çiçeğine sustum.
Gam geçerdi ipekli sağır bir şal
Tozlaşma mevsimi rüzgara sustum…
Gün yırtığı bir an yine de isyan…
Duyulan şeffaf ses
Göç yolundan
Med’ten dünden
Kırgın ölüp giden sürmeli kadına aitti.
Katarların göğe akan dilekleri
Kırık çömleğin yara izi
Yarım kalan ballad
Yarımcıl umut…
Neye yaradı ölüşü
Kıvılcım ruhlu çocukların
Türedi kendi yamalarından gün yırtığı
Kırcı tufan bir an
Sustum ama yine de isyan
Eylülün kökleri
Kederli kanatlarıyla mevsimler
Ölmez otundan nasıl da sabır
Kanmaz sularda nasıl da boğulmuş
Derin aşikar bir iz bu susku
Yankıların göğsünde dinlediğin
Bin yıllık acı
Nasıl da duymaz
Kendi bağrındakini insan…
HAVVA AĞRAL
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz