EN SAF ACI
ne zaman terk eyler bizi
yapay kalp
yapay beyin
gerçeğinden uzak olduğunda…
oysa saf acı
arınmak acıyla
acıyla soyunmak 1
akıllının üstünde
yal yapıncak yapay deri…
Saf acı
en saf acı”
En saf acı
sen dalından meyveyi koparıp ta
çekirdeğini toprağa gömdükten sonra başlar.
Kimsenin duymadığı acı
toprak çığlık çığlığa karınından yarılır
cılız bir fide için bile
her yerinden kanamak ister
öz sularını vermek
kendini parçalamak ister
güneş coşsun
hayat bir sarkaç gibi
gece gündüz sallansın üstünde”
Saf acı
en saf acı
depremde açığa çıkmış
o deli madenler
bağıra bağıra vurur kendini yere
Kendideki göğe
verir cevherini
İnorganik terini
ağaç bir dirhem bilgiye
verir yongadan canını
fırtına acıyla haykırır
tozlaşsın uzağındaki
polen ve dişicik tepesini
yıldırımlar göğü yırtar
göğ göğsünü açar yırtılsın
yer kasığını göğ memesini
okyanus
gelgitlerle sarsılır
aslı yaşatmak
en saf acı
diri tutmak var olanı…
Havva Ağral
KAYIP KIZLARIN TÜRKÜSÜ
Pırnal karaçalı
ve toprağın ellerini kanatan
ezgin yokluk
Dicle, Mezop kınalı sevda,
Dersim
ve daha kozasından çıkamamış
nice ipek saçın
önceden eskiyen hikayesi
veremin rengini yakaladık
vakitsiz ecelin
sarışın mum alevindeydi
rüyası Türkmen
kuş dili konuşur
deli gibi çırpınan
Ararat kulaçlarda
Frenk işi bir çakıdan
hünerinin sesi duyulur kimsesiz…
Kim ağlar dalyan huylu çocuklara
üşürken erken büyür
çetrefil yokuş
kaçgun tutsak
ve ezbere bilinen düzlükte
dibek kapan olmuş
kendi yutağının derdine
ekmeğin içinde tuz da çürür katıksız…
hazin bir öykü
kuşku
kan tortu
uçuruma düşer kardelen
zor milat bir mürekkep şişesi
divitin dilinde
kahkülleri yanık çocukların koşusu
sayıklanır varoluşları
vuruluşuna an kala
libasının üstünde
başka bozgun
başka lekeler
uzanır sonsuz…
…..
ÇERÇİ
Başımda sayrı gemilerden kalma bir rüzgar
mübadil taşlı yol
eski kesikler şimdi de kanıyor tabanlarımda
Zihnimin rüzgar uçları
pranga çakan gözlerle, göz gözeyken bile
gölgem uzak ırmakların
bulutların nemini duyardı…
çerçiymiş babam
paslı kitap arasında kaldı yüzü
hayal atımın
toynağı acırdı
o derin sular
Med’ten ve Hitit’ten
serin mavi çiçekler takıp geldi rüyama
uzak esen niyetlerin
ardından tütsülediğim türkü
geriden gelen mey tadı.
Rüzgarlarını çatma bana baba!
Çağ yanığı yaz aylarımda
mavi bir gün demle bana.
ıskalanmış bütün hayatlarda
acı yordamı yağan bir şey var üstüme.
Yoldur
Uzaktır
Belki tuzaktır…
Ben bu yaşamı,
ben bu yaşamı
rüzgarı kesilmiş bir atın
düşerken son baktığı
yerde kaybettim…
HAVVA AĞRAL
***
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz