TAHHAKÜMLER ÜZERİNE BİR FARKINDALIK
İnsanlık belki başlarda, kendi varlığını dizayn ederken özgürdü. Sonra bu özgürlüğün üzerine, kazanç, menfaatler, gruplaşmalar, tekelleşme, sınırlar, birikimler vs girdikçe, insan diyaznı farklı yönlere kaydı. Aşırı kazanç hırsı, üretimi şekillendirirken toplum yaşayışını dönüştürmeye başladı. Keşifler, kıtalar, sanayileşme, teknoloji ve enformasyon gibi araçların dönüştürdüğü insan artık özgür değildir. Kendi varlığının idamesi noktasında yaşamını kazanmak adına, bu büyük dönüşümlerin bir parçası, hatta nesnesi durumuna düşmüştür. O nesnelerin de belli bir dizyanı gerekmekteydi. O zaman devreye ıslah edilmiş nesneleri sokmak lazım geliyordu. Sistemin varlığı, bir makineye dönüşmüştür. Kendi içinde acımasız bir devingenlik ve dönüşüm çarkları sonsuz kere dönecektir. Bu anlamda insan nesnesinin, bu çarklar için bir değeri ve anlamı kalmayacaktır. Belli azınlık bir kesim için, binlerce, milyonlar insan, nesne durumunda, bir çarkın işleyişinde, sonsuz kere harcanacaktır.
Ancak insan nesnesi bunu kabul etmek istemediği ölçüde, sözde iyileştirici, sözde özgürleştiren araçlar gelişmedi değil. Ancak insan yine de acımasız savruluşlardan tam manasıyla arınamamıştır. Bunun gerçek sebebi, o iyileştirici, özgür kılan araçların gerçekliğinde yada içeriğinde yatmaktadır. Foucault Biyopolitika, hapishanelerin icadı, deliliğin tarihi ve cinselliğin tarihi kitapları ile bu durumu biraz ifşa etmeye çalışmıştır. Foucault hastanelerin, hapishanelerin, iş yerlerinin, spor ve yaşam alanlarının aslında birer ıslah organı ve aslı itibarıyla birer icat olduğunun tarihçesini verir. Fark ettiniz mi bilmem hastaneler, hapishaneler gibi yerler, genelde gri boyalı, yüksek duvarlı, ve gardiyanlı yerlerdir. Gardiyan demezler, adına güvenlik derler. Üniformalar vardır. Hastalar birer suçlu gibi doktor kapısında bekler, her şeye boyun eğmeleri beklenir. İş Yerlerinde; duruş, pozisyon, ilişkiler her şey önceden dizayn edilmiştir. Siz onun sadece bir parçasısınızdır. Okullar, dönemsel olarak, disiplin ve daha farklı metotlarla hep bir dizayn kurgulamanın ve bu kurgulanmış olan diğer yapılara bağlı bir parçadır. Çocukların saatlerce sıralarda oturması, sürekli sessiz durmaları aksi takdirde ceza görmeleri, hayatın tahakkümüne bir hazırlık dönemidir. Burada statüler, gördüğümüz tahakkümü, bir turnusol gibi de açığa vurabilir. Örneğin memur çocuklarına yada iş veren çocuklarına farklı davranan, onları edilgen yapıda dizayn eden okullar ve boyun eğen, kabullenici eğitimi de işçi çocuklarına veren okullar vardır. Sizler vekil çocuklarının öğretmen şiddeti mağduru olduğunu hiç duydunuz mu? Geçenlerde Elon Musk çocuğu için okul açacağını duyuruyordu.
Mimari bedenlere ve yaşamlara dayatılan bir tahakkümdür. Deleuze insan doğasını ve yayılmasını bir rizom yapılanma olarak tanımlıyor. Bunu bir patates tarlası gibi düşünün. İnsan ilişkilerinin yatay enine doğru gelişirken ve gelişmesi gerekirken, dikine bir mimari oluşumun ardında bir kasıt aramak gerektiğini düşünüyorum. Dikine mimari, hiyerarşik yapılanmanın da, sembolize devamlılığıdır.Mimariye politize bir açıdan bakmayı düşündünüz mü? O hiyerarşik yapının devamlılığı için, alt katların hareketsiz, durağan, baş kaldırmayan yapılar olması gerekiyor. Diktatör Hitler’in Gettolarını düşünün derdim. Gettolar Hitler ile başlamamış olsa bile, Hitler döneminde en uç noktasını ya da belirgin halini ortaya koymuştur. Belli bir kesimin, belli alanlarda toplu yaşaması. İşçi mahalleleri, geri kalmış kasaba görüntüleri bu tanıma uymaz mı? Memurların, Mühendislerin, yaşadığı orta sınıf bir de, üst sınıf vardır. Onlar da Villa, malikane, köşk, yalı denilen yerlerde duruyorlar. İşte hiyerarşinin tabakaları böyle bir şeydir. Çalışma hayatı, eğlence hayatı, sosyal davranışları hep bu statüler belirliyor. Bu bağlamda Focault iktidar her yerdedir der.
Sadece çok ender durumlar bu statik durumu değişkenliğe uğratabiliyor. Onun haricinde makine yani işletişin sembolik hali çoğunlukla panoptik bir gözetim altındadır. Orwel ‘in 1984’un den çok daha derine inmiş durumdayız. Sürekli dayatılanı alılamamayı, sürekli iktidarların gözetimini, birer deney faresi gibi kabul etmek yerine, sistem ve sistemin dışında özne olmanın bir yolunu bulmak gerekiyor. Sistemin dışındaki özne ne yapar, makinenin çarkları arasındaki çakıl taşı olur. Çarkların arasında bir tek çakıl taşı belki makineyi bozmaz. Ama pek çok çakıl taşı bu işi yapar…
***
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz