Arkadaşlıkta – Dostlukta
‘‘İnsanların en acizi dost edinemeyen, ondan daha acizi dost kaybedendir‘‘(*)
Med – Cezir veya Dürüst – Açık Sözlü müyüz?
İnsan ilişkilerin yaşamdaki yeri, önemi yani çevrenin – Arkadaşlığın – Dostluğun yaşamdaki oluşumu, gelişimi evrimi…
Arkadaşlık duygularının ilk filizlendiği, tomurcuklandığı dallara dönüştüğü dönem, çocukluk, çocukluğumuz.
Gizemli bir güzelliğin, yaşamın ılk basamaklarında serpilip yükselişidir çocukluk döneminin arkadaşlığı. Sokak aralarından okul yaşamına yönelen ışık kütlesi misali. Aydınlığın, berraklığın, arınmanın bütünleştiği, misket oyunlarında, tek kale sokak araları futbol oyunlarında saman alevi misali parıldayan kırgınlıkların, yaz yağmuru misali sona erdiği ve bu yaz yağmuru misali kısa süren münakaşaların çoğunlukla duygu yüklü arkadaşlıklara dönüştüğü çocukluk günleri. iki yüzlülük, söz dolaştırmalar, dedikodular, çıkar hesaspları belirgin değil yaşamın o evresinde, çocukluğun dünyasında.
İnsanın doğasında varolduğu söylenen şiddet eğilimi bu yaşlarda da hissttirir kendisini çok öne çıkmadan. Yıldız kayması misali anlıktır çocukluk döneminin ‘‘şiddet‘‘i. Sonrası: dürüstlüğün,sevginin riyakarlığın önüne mesafa koyması.
Sonrası: sevgi dolu dünyalarında birarada olmanın, birlikte eğlenmenin, bunların güzelliğini, anlamını doyasıya yaşamanın yolculuğudur.
Önem vermez genellikle büyükler çocukluk döneminin dünyasına.
Çocukluk evresinin açık sözlülüğü, dürüstlüğü, ’’çocuktan al haberi’’ büyüklerin dilinde küçümsemenin, önemsememenin ifadesine dönüşür.
-Dedeciğim gözlerini kapatır mısın? Kapatmış gözlerini dede ve sormuş! Neden gözlerimi kapattırdın yavrum? Annem dün ‚‘deden gözlerini kapattığında çok zengin olacağız‘‘ dedi, şimdi çok zengin mi olacağız?- ’’çocuktan al haberi’’
(II)
*Arkadaşlık bağlarının, bağlantılarının sokak’tan mahalle’ye, semt’e taşındığı ikinci aşamasıdır ergenlik dönemi ve giderek semtlerin dışına uzanır arkadaşlığın yolları.
Arkadaşlık bağlarının, duygularının aile bağlarının önüne/dışına çıktığı, arkadaşlık bağlarının daha da derinlik kazandığı ve arkadaşlığın dostluğa dönüşünün filizlenmeye başladığı, kopuşlarla yeni yüzlerin içiçe yaşandığı, duyguların giderek yoğunlaştığı coşkulu, hareketli evredir.
Bu evre’nin temel taşları, harcı, duygular, güvendir.
Dürüstlük, açıksözlülük temel dayanak olmayı sürdürürler.
Ergenliğin yetişkinliğin evresine geçiş yapması, arı, derin duyguların gizemli çerçeve dışına çıkma ortamı buldukları evredir. Ego’nun kendisini daha derin hissettirdiği, bu doğrultuda sahiplenme duygu/düşüncelerinin yeşermeye başladıkları, giderek güclendikleri evre. Açık sözlülüğün yerini kaypaklığa, dürüstlüğün yerini sahtekarlığa
sevginin yerini nefrete, hoşgörünün yerini tahammülsüzlüğe güvenmnin yerini aldatmaya karşı korumakta zorlandığı, kan kaybına uğradığı dönem…
Renklerin kirlenmesinin ivme kazanmaya, tozpembe dünyanın karanlıkla tanışmaya, düşsel düşüncelerin gerçeklerle karşılaşmaya, giderek ayaza dönüşen rüzgarların esmeye başladığı dönem.
Yani, sevginin anlık çıkarlara kurban edilmesinin sıradanlaştığı dönem.
İyi ile Kötü, Sevgi ile Nefret, Hoşgörü ile Öfke, Sadakat ile İhanet, Güven ile Şüphe,
Açık sözlü ile Kaypak, Dürüst ile Riyakarlık, Gerçek ile Yalan, Doğru ile Yanlış, yetişkinlik evresiyle birlikte çerçevesini belirlemeye başlayan sözcükler ayrışma alanları olarak belirgin olarak yer almaya başlarlar.
Yaşamın içinden tanımlarla olabildiğince uzatılabilir alanlar, değişik anlamlar yüklenebilir.
Gözlerden kaçırılmaması gereken, yaşamın akışının önünde durulamayacağının bilincinde, yaşamın neresinden beklentilere ne tür değer ölçüleriyle bakıldığıdır?
Her yönüyle yaşamda tat almaksa, gerisi ayrıntıdır, bakışı mıdır? yoksa, tüm güzel, zor yönleriyle sevinci, üzüntüyü paylaşmak için yoğun bir çabanın mutlak gerekliliğini bir an bile unutmamak mıdır?
Hindistan asıllı Kanada’lı yazar Robin Sharma’nın (**) yaşamı tanımlayan, anlam yükleyen sözlerine karşı çıkmanın mantığı olabilir mi?
‘‘ Ölüm hayat’da büyük bir kayıp değildir, asıl büyük kayıp hayat’da iken içimizde ölen şeylerdir‘‘
(III)
Charles Eguone ise; güzele ulaşmanın yolunu işaret ediyor. Anlamını yüklüyor yaşamın insanların yüreklerine, beyinlerine arkadaşlığın, dostluğun çerçevesini Sahra çölünde bir damla su misali betimliyor.
…‘‘Hayat kimi sevdiğin, kimi incittiğindir. Kendin için neler hisettiğindir
Güven Mutluluk Şefkattir. Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgi koymaktır… Hayat kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir… Ne dediğin ve ne demek istediğindir. İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir.
Herşeyden önemlisi hayatı, başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir. İşte hayat bu seçimden ibarettir. İnsanların en acizi dost edinemeyen, ondan daha acizi dost kaybedendir…‘‘(*)
İnsanlık tarihi benzeri duyguların, düşüncelerin değişik biçimlerde dile getirilişine, yazılışına çok tanıklık etmiştir mutlaka. Arkadaşlık’da , dostluk’da anlam yüklenmiş destanımsı örnekler kadar, vefasızlığın riyakarlığın, maddi – manevi ihanetlerin, derinliğine hüzünün, burukluğun izlerini de taşımıştır günümüze aynı tarih.
kemalkirac@ymail.com
***
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz