Deneme

Kemal Kıraç ve Yeni Bir Yayzısı:

YAŞAMDAN YAŞAMIN İÇİNE DOSTLAR DÜNYASI

Merhaba İhsan, Merhaba değerli Dostum…

Yaşamda olumsuz gelişmeler an olur olumlu sonuçların nedeni olur.

Tanışmamız, yıllar önce sen bilinen, yaşadığın sorunların sonucu ülke’yi terketmek zorunda kaldığında Köln’de kesişti.
Tanışma sonrası  süreç’te içinde bulunduğun sorumluluklar ve etkinliklerin yoğunluğu sonucu kısa süreli söyleşilerle yetindik karşılaşmalarımızda.

Arkadaşlığın dostluğa dönüşümünün güzergahında yazılı, sözlü yolculuğun başlaması, kurulu düzenin çarkına çomak sokan siyasi düşüncelerini müzikle bütünlemenin büyük ‘‘SUÇU’nu işlemiş olman ve şafak vakti eve yapılan baskınla gözaltına alınman sonrası.

Göz altına alınmandan bu yana aylar geçmesine karşın hala neden tutuklu kaldığınla ilgili iddianamenin hazırlanmamış olması, mahkemeye çıkarılmaman yaşamın içine yolculuğun evrelerine düşünsel ışık tutmak çabası için bize çok zaman bırakacaklarının sinyalini veriyor kurulu düzen. 

Dışardan – İçeriye
İçerden – Dışarıya

Sürecinde başlattığımız yazılı söyleşilerin alanı birikimimiz, ilgimiz oranında yaşamımızda yer edeceğini ve sen özgürlüğünü geri aldığında da süreceğini arzuluyorum
Süreç olanakları içinde sürdürürüz yazılı söyleşileri. Fikirlerin fikirleri oluşturduğunun, geliştirdiğinin tanıklığında  ilerleyeceğiz bildiğimiz güzergah’da.

Sana yazdığım ilk mektup sonrası, 390 x 210 olarak ölçtüğün hücre’de isteyene parasız verilen gazetenin ölüm ilanları sayfalarından dışarıya çıkarıyorsun, terk -i diyar edenlerin ‘‘yaşamından‘‘ kesitlerle:

Hiç karşılaşmadığın bu insanları, Johannes’in, Werner’in, Hilda’nın, Dr. Bernard’ın, Dr, Rolf’un, Helmut’un Rudolf’un, Jürgen’in Edelweis Piraten(*) destanı’nın peşine düşürüyor, tek tek biliyor olmanın ötesine taşıyor, tanıtıyorsun arı anlatımınla.


‘‘Bir küçük ebatlı yerel gazete’nin
Çift kanatlı iç sayfasında yas, hazan
Bir bakışta görmüşken
Dile getirmez mi ozan‘‘

Getirmiş, harikulade dile dillendirmiş Ozan.
İsimleri o günün gazetesinde geçenleri, yaşama elveda çekenleri yeniden yaşamın ‘‘NUR İÇİNDE YATSINLAR DA…‘‘ başlığı ile dillendirdiğin tüm sözcükler iç içe  renklerin harmonisini oluşturuyor, ölüm ilanı sayfalarına yaşamı yüklüyor Ozan.
Ölüm ilanlarından alıp onlarca yıl öncesine götürmek, tek tek tanıtmak destanımsı dizelerle…
Bu destanımsı dizelerle ilmek ilmek oluşan şiir’i okumakla, defalarca okumakla dillendirdiğin sayfada bırakmaya gönlüm, düşünsel dünyam razı olmadı ve Ozan’a

yeniden iletmek düşüncesiyle bu mektup’un sayfalarına sıçradılar sözcükler.

Durun, kalın yerinizde demek  istedim istemesine de yakalayabilene aşk olsun… mektup’un sayfasına ışınlanan sözcükleri…
(*) Edelweiss Piraten: Nazilere karşı 12 insan’dan oluşturulan Direniş Korsanları. 10 Kasım 1944 tarihinde Köln Ehrenfeld semtinde yargılanmaksızın kurşuna dizildiler)
EDELWEISS: (Alp dağlarında yetişen, uzun ömürlü beyaz çiçekleriyle Cesaret’in ve Sevginin Simgesi.)

iyi okumalar Ozan İhsan

‘‘Türküler emekçisi
            bir devrimci ozan
demokrasi özgürlükler oyununu bozan
dizeleri ve ezgileriyle
Almanyanın Köln mapusunda
mapuslukta ilk günlerde
zamanın eli çokl ağır
geçmek bilmez boş hücrelerde
üzerinde yazı olan her kağıt değerlenir
belki bir şey söyler diye
hayata dair.
‘‘28 Mai 2022 yazıyor köşesinde
bir yerel gazete bedeva veriliyor isteyene
Kanatlı iç sayfası gazetenin
Ölüm ilanlarıyla dolmuş
Elleri dert görmesin verenlerin.

johannesi uğurlamışız doksanikisinde
Werner amca ondan gençmiş
doksanında göçmüş
Diğerleri çocuk sayılır
daha yetmişlerinde
Çevirince sayfayı
acı dolu satırlar çocuklarından
Hilde teyze’li doksanaltı yılın ardından
Hemen yanındaydı Dr. Bernard
Seksensekiz yıllık ömründe
kaç hayat kurtardı kimbilir?
Muhtemel arkadaşı, devresi Dr. Rolf
kaçını kurtaramadı kimbilir?
Helmut amca doksan beşinde
gitmeden Hitleri de görmüştür Lisedeyken
Aynı yaşlarda bana bazı Liselileri anımsattı bana Jürgen
Bir direniş grubu kurmuşlardı hemen
Bizimkiler  ‘Aslanağzı‘ derler çiçeğin adına
kendilerine ad koymuşlar Edelweis Piraten
Ehrenfeld istasyonunfda kurşuna dizilen
SS’lerin trenine sabotajmış suçları
Kaç gün pırıl pırıl parlamış ıslak saçları
tanışıyor olabilirler belki
hatta arkadaşları

Hiç birini tanımadık ya
İnsana sevdamızdan karanlığa düşmanız, sevmeyiz
Halkımız ‘‘Nur içinde Yatsınlar‘‘ deriz
Deriz ya, içimizi kabartan soruyu da
sorarız bağıra bağıra
Bu emperyalist – kapitalist ülkenin
hemde ağır savaş görmüş vatandaşlarına
Bu kadar hoşgörülü olan Azrail…,
Daha kırkını geçer geçmez
Geç kalmış gibi peşinden koştuğu
Kavruk Anadolu halkına
Ne kadar adil?


OLABİLECEK EN UZUN YOLCULUĞUN İLK ADIMLA BAŞLADIĞINI BİR AN UNUTMAMAKTIR…

Hemingway,( belleğim yanıltmıyorsa beni) ‘iyi bir yazar olmak için ne önerirsiniz‘‘ sorusuna, ‘‘yazmaya başlayarak ve yazmayı sürdürererk‘‘ yanıtını veriyor.
Sonraki süreçte ilgili önerilerini derinleitiriyor Hemingway Yazmaya başlamak,  -en uzak yere ilk adımı atmakla ulaşılır- deyiminin önemini vurguluyor ve ekliyor Hemingway: ‘‘Bazen yazmak bana zor geldiğinde, ihtiyaç duyduğum cesareti bulmak için kendi kitaplarımı okurum ve o zaman onları yazmanın da bana hep zor, hatta bazen imkânsız geldiğini hatırlarım.‘‘

 İyi ama benim yazdığım kitaplar yok, düşüncesi el kaldırabilir.
Yanıtı zor değil, kendi yazdıklarını, notlarını okuyabilir insan, ki olumlu yansımaları çok daha fazla öne çıkar ‘‘şaşkınlık‘‘ tepkisi eşliğinde… Bunları ben mi  yazmışım, ben yazdıysam daha iyi, daha anlaşılır, vurgulu da yazabilirim…

TANIMADIĞIM, KARŞILAŞMADIĞIM HÜZÜN VEREN FOTOĞRAF ALBÜMLERİ

Eskicileri dolaşmayı severim denk geldiğinde ve almayı düşündüğüm bir şey olmasa da. Gizemi olan dünyası, yaşananların izleri ilgi/hüzün karışımı duygular ortamı oluşturur. Bu antika merakı değil, düşünsel dünya’da gezintiye çıkmaktır benim için.

Gün, an olur öylesine tezgahlara atılmış Fotoğraf Albümleri çeker dikkatimi.
Düşünsel dünyamın merkezine otururlar öylece.Tecrübelerimle içlerinin fotoğraflarla dolu olduğunu bilirim, uzanırım , yavaştan da yavaş, ilginin de ilgisiyle çeviririm albüm sayfalarını.
Değişik yaşlarda grup, tek tek, değişik ortamlarda çekilmiş fotoğraflar canlanırlar adeta.
Çevirirken sayfaları süreç içinde bir geziye katılırım o insanlarla birlikteymişcesine ordan oraya ışınlanırcasına…
Her bir fotoğraf bazen solo bazen gruplu albümlerden çıkarılmadan veya ev boşaltan firmalarca yok pahasına eskicilere bırakılmış albümlerdir. Albümleri alanlar için o fotoğrafların çöpe atılacak kağıtlar olacağını düşünmek artırır hüzünü.


’’ASIL ÖLÜM ARTIK HİÇ KİMSE ANMADIĞINDA GERÇEKLEŞİR’’

Evin yakınlarında, bisiklet yoluyla cadde arasınddaki elektrik direğinin dibinde bir
13 -15 yaşlarında görünen, hava koşullarına göre karşı korumaya alınmış, çerçeve içinde, özel yaptırıldığı belirgin küçük masa’ya yerleştirilmiş, çevresi hep yeni çiçek saksılarıyla düzenlenmiş fotoğrafını görürdüm Marco’nun.

Trafik kazası sonucu yaşamını kaybetmiş olmalıydı orada. Çerçeveleştirilmiş fotoğraf ve çiçekler dışında nedenini belirten levha asılmamıştı.
Yirmibeş yılı aşkın süre içinde bir kez bile bakımsız kalmış, sararmış çiçekler görmedim hep bakımlıydılar yeni yeni çeşitlerle, renklerle yenileniyorlardı(direkle bütünleşmiş beyaz gül ağacı hep vardı) çevrilen çitin arasında.
Üç ay kadar önce baktım çerçeve ve fotoğraf yoktu yerinde.
Özenle orayı düzenleyen, bakımını yapan ailesinden kimse kalmamış olmalıydı.
Hani derler: ‘’Asıl ölüm artık hiç kimse tarafından anılmadığında gerçekleşirmiş’’
Bakımsız kalışını farkeden çevreyi temizleyen işçiler yetkilileri bilgilendirmiş olmalıydı. Kaldırılmıştı

Belediye kaldırmış olmalıydı…
Devam edemedim yola, hiç bir değeri olmayacağını biliyor olmak engel olmadı bisiklet’den inmeme aniden benliğimi saran beni şaşırtan üzüntüyle.

İnsan olduğumu, insan kalmamın yaşam temeli olmasının önemiydi beni durduran.
Düşündüm bir an, artık hiç kimsesinin kalmadığını öğrenmiş olsaydım, çerçeve ilefotoğrafı alır,değiştirmeden evin her zaman görünen bir duvarına asardım.
Yaşadığım sürece (belki Berfin veya Rojvin kendi evlerinde sürdürürlerdi Marco ile birlikte ‘’yaşamaya’’) görünmeyen, hissedilen üyesi olurdu evin.
Ben bilirdim hikayesini, Nuran, Berfin, Rojvin bilirdi ve eve gelen dostlardan soran olduğunda bu çocuk kim diye, anlatırdım…


kemalkirac@ymail.com

***

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın