YAŞAMDAN YAŞAMIN İÇİNE YOLCULUĞUNDAN YANSIMALAR
*- Fotoğraf Albümlerinden Yansıyan Hüzün – *’’Asıl Ölüm Artık Hiç Kimse Anmadığında Gerçekleşir’’ – *Halkların Kardeşliği ile Halkların Dostluğu
Gizemi olan dünyanın ve yaşananların izleri, farklı hüzün karışımı duygular ortamını oluşturur. Bu antika merakı değil, düşünsel dünya’da gezintiye çıkmaktır benim için. Her çeşit eski, hatta bazen hiç kullanılmamış eşyaların bulunduğu, satıldığı yerler.
Biri Köln Niehl’de bulunan Emmaus. Karşılıksız bırakılan her türlü giyim ve ev eşyası satıldığında barınma evlerinde kalan insanlara gereksinimlerine göre yardımda bulunuyorlar.
Bir kaç ay önce uğradığımda, ilgili ilgisiz dolaşırken, bir kadın‘ın elindeki albüm’den fotoğrafları çıkarıp çöp kovasına attığını gördüm. Üst üste düşüyorlardı kova’ya. En son kovaya düşen fotoğraf, yakılan yüksek alevli ateşin çevresinde oturan grup fotoğrafıydı. Çevreme baktığımda birbiri üzerine öylesine bırakılmış başka albümlerin de olduğunu gördüm, ortasından açılmış, sayfaları arasında renkli renksiz fotoğraflar görünene uzandım.
Yavaştan da yavaş, ilginin de ilgisiyle çevirdim albüm sayfalarını.
Değişik yaşlarda grup, tek tek, değişik ortamlarda çekilmiş, bazılarının altlarında tarih, kısa notlar yazılmış fotoğraflar karşılıyorlardı beni.
Fotoğraflarla birlikte gezintiye çıktım o insanlarla adeta birlikteymişcesine ordan oraya ışınlanırcasına ve hayal ettim fotoğrafların çekildiği yerleri, ortamları.
Yaşamdan izler taşıyorlardı değişik duruşları, neşeli, durgun yüz ifadeleriyle.
Ev boşaltan firmalarca eskicilere bırakılmış albümler olduğunu söyledi ordaki görevli. 50 cent’le 1 – 2 Euro etiketleri vardı üzerlerinde. Çok düşük fiyatlarla satılırlar hiç dokunulmamış olarak. Albümleri alanlar için o fotoğrafların çöpe atılacak renkli/renksiz kağıtlar olacağını düşünmek hüzünlendirir derinliğine. Hiç bitmeyecek gibi düşünülen yaşam güzergâhında albümlere giren anılar çöpe dönüşürken, başklalarının yaşamında yeni yolculuğa çıkıyorlar diğer anılara yer açmaları için…
Kaç tanesi kalıcı kalır yeni sahiplerinin nesiller dünyasında… … …
’’ASIL ÖLÜM ARTIK HİÇ KİMSE ANMADIĞINDA GERÇEKLEŞİR’’
Evin yakınlarında, bisiklet yoluyla cadde arasınddaki elektrik direğinin dibinde bir 13 -15 yaşlarında, özenle, yağmura, rüzgara karşı korumaya alınmış, çerçeve içinde özenle yaptırıldığı belirgin küçük masa’ya yerleştirilmiş, çevresi hep yeni çiçek saksılarıyla düzenlenmiş fotoğrafını görürdüm Marco’nun.
Trafik kazası sonucu yaşamını kaybetmiş olmalıydı orada. Çerçeveleştirilmiş fotoğraf ve çiçekler dışında nedenini belirten levha asılmamıştı.
Yirmibeş yılı aşkın süre içinde bir kez bile bakımsız kalmış, sararmış çiçekler görmedim hep bakımlıydılar yeni yeni çeşitlerle, renklerle yenileniyorlardı çevrilen çitin arasında. Üç ay kadar önce baktım çerçeve ve fotoğraf yoktu yerinde.
Özenle orayı düzenleyen, bakımını yapan ailesinden kimse kalmamış olmalıydı.
Hani derler: ‘’Asıl ölüm artık hiç kimse tarafından anılmadığında gerçekleşirmiş’’
Bakımsız kalışını farkeden çevreyi temizleyen işçiler yetkilileri bilgilendirmiş, Belediye de kaldırmış olmalıydı.
Devam edemedim yola, hiç bir değeri olmayacağını biliyor olmak engel olmadı bisiklet’den inmeme aniden benliğimi saran beni şaşırtan üzüntüyle.
İnsan olduğumu, insan kalmamın yaşam temeli olmasının önemiydi beni durduran.
Düşündüm bir an. Çerçeve ordan kaldırılmadan önce, ailesinden artık hiç kimsesinin kalmadığını öğrenmiş olsaydım, fotoğraflı çerçeveyi alır, değiştirmeden evin her zaman görünen bir duvarına asardım yıllardır hiç büyümeden, bakımlı çerçevdeki bakışı değişmeyen çocuğun fotoğrafını, düşüncesi sardı beni… Yaşadığım sürece fotoğraftaki görüntüsüyle hissedilen üyesi olurdu evin. Ben bilirdim hikayesini, Nuran, Berfin, Rojvin bilirdi ve eve gelen dostlardan soran olduğunda bu çocuk kim diye, anlatırdım, anlatırdık.
***
HALKLARIN KARDEŞLİĞİ İLE HALKLARIN DOSTLUĞU
Kardeşliğin çok ötesindedir arkadaşlık/dostluk bağları. İlmek ilmek örülü, yaşamın somut sınavlarından geçer,sınıfta kalanlar iz bırakmadan unutulurlar, sınavlardan geçenler tek kalıcı zenginlik dostluğun güvencesinde sürdürürler yaşamlarını.
Süreçle çeliğe verilen su misali daha sağlam, güven ışığı ile aydınlanır yaşam yolculuğu yaşamın içine doğru..
Kardeş olmak:
İnsanların kendi kardeşlerini belirlemek, seçmek olanakları yoktur yaşamda…
‘‘Yaşasın Halkların Kardeşliği‘‘ hep bana aile içinde Abi‘nin küçük kardeş üzerindeki hükümranlığını anımsatır, itici gelir.
Söz hakkı olmaz küçük kardeş’in. Yaşam alanını, biçimini büyük kardeş belirler baba ile, baba’dan sonra.
Burda baba,‘‘DEVLET‘‘, büyük kardeş YASAMA rolünü üstlenmiş olur.
Böyle gelmiş böyle gider düşüncesi değişmez zırhındadır ‘‘DEVLET’‘in tek taraflı bekası.
Küçük kardeş‘in yaşam alanı ve biçimi için, eşit ortamlarda, eşit koşullarla yaşamak istediğini dile getirmesi hiç hoş karşılanmaz, kırmızı çizgidir bu aile içinde…
Tehditler, baskılar yeterli olmayınca küçük kardeş direttiğinde önce bir kaç Osmanlı Sillesi, uslanmaz, aklı başına gelmezse verilen ceza’nın biçimi, süresi değişir küçük kardeşin aleyhine ve infaz’a kadar gider…
Ülkemizde Türk egemenliği büyük Kardeş, Kürt Halkı ve diğer Halklar küçük kardeş, daha da ötesi evlatlık/ üyey kardeş ‘‘SEVGİSİ‘‘ görürler halkların kardeşliği tanımında.
Kardeşliğin ötesi olarak tanımladığım Arkadaşlık/Dostluk
ilmek ilmek örülür, milim milim gelişir yaşamdan yaşamın içine yolculuğunda. Akışında yaşamın sınavlardan geçeriz an an. Planı / proğramı olmayan süreçte , gelişmelerin içinde maddi . manevi ortak yaşam alanı, güzergahı belirlenir
***
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz