Deneme

Kemal Kıraç ve Yeni Portre Yazıları:

YAŞAMDAN YAŞAMIN İÇİNE YOLCULUĞUNDA ANILARLA ARKADAŞ PORTRELERİ

Hacı Murat – Cemal namı diğer Ankaralı

20 yıl işçi olarak çalıştığım fabrika. Merkezi Köln’de, Ulm şehrinde de üretim bölümü bulunan toplam 25.000 civarında çalışanı olan KHD (şimdiki adı DEUTZ AG) süreci, 80’li dönemin ilk yılları olsa gerek.
Benim’de çalıştığım Halle 2 olarak tanımlanan (Betrieb 2)  sendikal hareketin güclü olduğu, toplu görüşmeler sürecindeki uyarı grevlerinde başı çeken, sınıf bilinci olan (Alman, Türkiye, Yugoslavya, İspanya, İtalya’dan gelen işçilerin ağırlıkta olduğu ve diğer Hallelerde de etkisi olan Betrieb 2.

Hacı Murat: Türkiye’den Sanat Okulu mezunu, genellikle ev – iş arasındaki güzergahta yaşamını sürdüren, durgun kişiliği ile tanıdığımız. Tornacı olarak çalışıyordu. Toplumsal duyarlığı olan ama, haberleri Köln Radyosunun her gün yaptığı 40 dakikalık yayında haberleri dinlemek ve arkadaşların aldıkları gazeteler ve aramızdaki toplumsal içerikli tartışmalar/söyleşilerin yansımaları ile sınırlı, kitap okuma alışkanlığı olmayan sevilen insan. Ecevit hayranlığı yanı sıra koyu/ateşli Galatasaray taraftarı.

Cemal: Ankaralı Cemal olarak tanınan, Sanat Okulu mezunu, Hacı Murat’la Torna/Tesviye bölümünde çalışan arkadaşımız tersine hareketli, konuşkan, gazete, kitap okuyan biri. Fenerbahçe taraftarıydı. Özellikle Hacı Murat’ı iğnelemeyi, kızdırmayı severdi söz cambazlığı ile Galatasaray – Fenerbahçe tartışmaları/söyleşilerinde,
(TKP sempatizanı, öğrencilik yıllarında IGD’ye yakın duran biriydi)

Fenerbahçe’nin lig ve kupa‘da bir kaç maç Galatasaray’a üstünlük sağladığı ve Cemal’in her fırsat’da Hacı Murat’ı iğnemeleriyle, yer yer ‘‘çuvaldızla‘‘ bunaltığı dönem içinde her yıl düzenlenen Türkiye Spor Yazarları Turnuvası maçında Galatasaray Fenerbahçe’yi 3-0 yenmişti.
Haftanın ilk günü Pazartesi iş yerine gittiğimizde saat 05.40 civarıydı. Babamın alışkanlığıydı, 15 – 20 dakika erken iş yerinde olur, çay veya kahve hazırlar, sonra geçerdi işin başına. Aynı vardiya’da olduğumuzda birlikte giderdik fabrika’ya. Aynı Halle’de çalışıyorduk.

 Pazartesi sabahı Halle içinde verilen aralarda yemek yenilen, çay, kahve içilen bölümde Hacı Murat’ı ayakta heyecanlı dolaşır görünce, babamın ‘‘hayırola Hacı Murat sen bu saatlerde gelmezdin seslenişini duymadı Hacı Murat. Tek vardiya çalışan Hacı Murat nerdeyse hiç sektirmeden saat 06.00’da işin başında olur basardı düğmesine torna tezgahının. Takılma konusuydu bu durumu
Hacı Murat’ı Torna makinesinin başında gördüğünüzde bilinki saat 05.59.

Babamın ‘‘hayrola‘‘ seslenişini duymayan Hacı Murat, günaydın Nuri abi karşılığını vermiş, 30 – 40 metre karelik bölümde heyecanla dolanıyordu ekseni etrafında. Oturuyor, duramıyor kalkıyor ve tekrarlıyordu aynı tekerlemeyi…‘‘gel gösterecem sana ankaralı Cemal Aslan mivaylamasını. Gel, gel seni cik cik nasıl ötüreceğimi göreceksin‘‘

Çok geçmeden göründü Cemal ve günaydın‘la birlikte saniyeler içinde doğrudan Hacı Murat’a yöneldi ve ‘‘içtenlikle tebrik ederim Hacı Murat, bizden üstün oynayarak, hak ederek kazandınız‘‘ Hacı Murat beklemediği bu hızlı girişin şaşkınlığını atlatamadan, tek sözcük söyleyemeden sürdürdü söylevini Cemal. ‘‘Aslında sakatlığı nedeniyle oynamayan santroforunuz Abdurrezak Cabbar oynasaydı maç 3 – 0’la bitmez daha büyük fark yerdik‘‘

Hacı Murat her ne kadar arkadaşların gazetelerinden yansıyan bilgi ile sınırlı da olsa, hiç aşina olmadığı Abdurrezak Cabbar diye bir futbolcunun Galatasaray’da olmadığını biliyor olmalı ki, tek sözcük söylemesine fırsat vermeyen Cemal’e karşı şaşkınlığını üzerinden atmak isterken, gelen Abdurrezak Cabbar ismini de duyunca, şakınlığın yerini ‘‘öfke patlaması‘‘ aldı. Çevresine bakındı tornadan somun’a dönüştürülecek boruya yöneldi.
Cemal anladı Hacı Murat’ın öfkesini koşmaya başladı Halle içine doğru, babam’la birlikte bir kaç arkadaş tuttular Hacı Murat’ı. Cemal 20 – 30 metre ilerde seslendi yeniden
.‘‘yahu niye kızıyorsun, gelir gelmez tebrik ettim, centilmenlik gösterdim ve sen buna karşın… ….‘‘
Araya girdi Hacı Murat Makineli tüfek hızı gibi sözlerle: ‘‘ Demek bir de Abdurrezak Cabar’da oynasaydı ha…ulan ibne,  hazırladığım sözlerin tekini bile söyleyemeden tebrik ederken alay etmek de ne oluyor? Uykuyu bölerek ilk kez iş yerine erken geldim iş başı yapmadan aylardır sürdürdüğün sonu gelmeyen takılmaların, iğnelemelerin intikamını alacağım diye. Düşündüğüm sözlerin tekini bile boğazıma tıkayacak zaman bile bırakmadın…dedi ve yeniden eline aldığı somun borusu ile, Cemal önde Hacı Murat arkasında halle içinde dört döndüler bu kovalamacanın boyutunu bilmeyen arkadaşların şaşkınlığı içinde…

Çok geçmedi ikisinin ellerinde otomat kahveleriyle göründüler, yaklaştıklarında Cemal yine boş geçmedi…Hacı Murat yakalayamadı beni, hafta sonu radyo başında fazla efor harcamış olmalı.Yorulduğunu görünce durdum, kahve otomatına yöneldim…Görüldüğü gibi bir kahve ile Galatasaray’ı sattı Hacı Murat. Hacı Murat ‘‘sert bakışlarıyla‘‘ döndüğünde, Cemal durduğu yerde kahkaha atıyordu.


Manisalı Celal – Tekirdağlı Munip

Manisalı Celal bir yönüyle yakın çevresinde mülayim, evden iş’e,– işten eve, ilişki çevresi dar bir çerçeve içinde yaşayan; diğer yanıyla dış yaşamında/iş alanıında ‘’külhan’’ takılan, eyvallahı olmayan, sözünü esirgemeyen, tarzanca ile sınırlı almanca diline ‘’hakim’’  kısacası ikili görüntü sergileyen, iki kişilik yaşayan …

Tekirdağlı Munip politika ile ilgisi olmayan, demokrat çizgisi doğrultusunda  passif’de olsa tavır alan, gerektiğinde lafı gediğine koyan, esprileriyle ortamı neşelendiren…

12.00 – 12.30 arası halle içinde birlikte yemek yediğimiz bölümden makinelerin başına yönelmek üzereyken, çıkageldi manisalı Celal.

‘’Oooo nerde kaldın tertip, seni aradı gözlerimiz’’le karşıladı Tekirdağlı Munip.

Anlatmaya başladı:

Çocuk parası Kasası iki aydır ödeme yapmamış tüm evrakları ilettiğimiz halde, oraya gittim. Hallettin mi bari sorusuna adeta konfererans verircesine soluksuz anlatmaya başladı yeniden ama ne anlatış.
Şunu söyledim… sonra şunu ekledim…bunu da …sonra dedim ki… …dedim ki…bunları da söyleyerek ayrılmak üzereyken, evraklardan biri dikkatimizden kaçmış, özür dileriz dedi sorumlu. Döndüm özür dilemeniz yetmez, iş kaybımı ve yol giderlerimi de ödeyeceksiniz dedim ve… ….konuşmasını sürdüremedi Manisalı Celal ani hareketle elini tutunca Tekirdağlı Munip.

‘’Tebrik ederim Tertip Güzel bir ders vermişsin bu söylediklerinle. Yalnız merakımı bağışla lütfen! Tüm bunları türkçe mi söyledin? Yoksa sorumlu türkçe bilen biri miydi?

Çok fena bozuldu Manisalı CelaL. Parladı birden argo kapsamlı küfürlerle birlikte. Kabahat bende, bende ki senin gibi i…yi  adam yerine koyarak anlatıyorum dedi ve hızla uzaklaştı…
Hızla uzaklaştı ama uzak kalmadı. O an orafda bulunan, ben de içinde, arkadaşların çalıştıkları makinelerin yanına gelerek esir aldı hepimizi. Tekirdağlı Munip’in ‘’kirli çamaşırlarını’’ döktü de döktü… o günkü Akortunu eksik bırakmak pahasına..

Ertesi gün beşimiz Tekirdağlı Munip’ten iş dakikası kartlarını talep ettik Manisalı Celal’i başımıza musallat ettiği için!..


kemalkirac@ymail.com

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın