Edebiyat

Mehmet Bardakçı ve Şair Portreleri

Paul Marie Verlaine (30 Mart 1844- 8 Ocak 1896), Fransız şair.

Fransız, şair. Yapıtlarıyla Simgecilik (Sembolizm) akımının ve çağdaş Fransız şiirinin hazırlayıcılarından olmuştur.

Paul Marie Verlaine 30 Mart 1844!te Metz’de doğdu, 8 Ocak 1896’da Paris’te öldü. 1862’de liseyi bitirdikten sonra bir sigorta şirketinde çalışmaya başladı. Bir yandan da şiir yazıyordu. Paris’in kahvelerinde Mallarme, Villiers de L’Isle-Adam (1840-1889) gibi şairlerle ve Parnasçı şiir akımının temsilcileriyle tanıştı. 1866’da Le parnasse contempomin (“Çağdaş Parnas”) adıyla yayımlanan derlemeye o da sekiz şiiriyle katkıda bulundu. Aynı yıl, Baudelaire ve Charles-Marie-Rene Leconte de Lisle’in (1818-1894) etkisindeki şiirlerinin yer aldığı Poemes saturniens (“Zühal Şiirleri”) adlı ilk şiir kitabı yayımlandı. 1869’da çıkan Fetes galantes’da. (“Çapkın Törenler”) Parnasçı şiirin öncüsü Gautier’nin savunduğu, resmi şiire dökme anlayışına uygun olarak, 18.yy ressamlarının yapıtlarını şiirlerinde yansıtmaya çalıştı.

1870’te, büyük bir aşkla bağlandığı Mathilde Maute’yle evlendi. O yıl yayımladığı Le bonne chanson (“Tatlı Şarkı”) karısına yazılmış aşk şiirlerinden oluşuyordu. Verlaine, evliliğin, dağınık yaşamını düzene sokacağını umuyordu. Ama evlilik onu sakinleştireceğine hırçın ve huzursuz bir yaşama sürükledi. Fransa’nın Prusya ile savaşta olduğu o yıllarda, çözümü askere gitmekte buldu. 1872’de karısını ve yeni doğan çocuğunu bırakarak şair Rimbaud ile birlikte Paris’i terketti. Kendinden on yaş küçük olan bu aykırı ve kavgacı şair, Verlaine’i büyük ölçüde etkilemişti. Aralarındaki tutkulu ilişki ve Arras, Brüksel ve Londra’da birlikte sürdürdükleri serseri yaşam, yeni şiirlerine esin kaynağı oldu. Verlaine 1874’te Romances sans paroles’i (“Sözsüz Şarkılar”) bitirdi. Rimbaud’yla olan ilişkisi, karısının ve annesinin araya girmeleriyle kesintilerle sürdü. Bütünüyle kopamadığı karısı ve orta sınıfa özgü yaşam biçimi ile tam bir serseri yaşamı arasında uzun süre bocaladı. 1873’te Brüksel’de, duygusal bir kriz anındaki bir kavga sırasında, kendisinden ayrılmak isteyen Rim-baud’ya ateş ederek yaraladı. İki yıl hapis cezasına çarptırıldı.

*

GÖK ÖYLE MAVİ

Gök öyle mavi, öyle durgun,

Damlar üzerinde!

Yeşil bir dal sallana dursun,

Damlar üzerinde!

Ürpertip gökyüzünü birden,

Bir çan tın tın eder.

Bir kuştur şu ağaçta öten;

Türküsünü söyler.

İşte hayat! aç gözünü gör;

Bak ne kadar sade.

Her günkü sâkin gürültüdür,

Şehirden gelmekte.

Ey sen ki durmadan ağlarsın,

Döversin dizini;

Gel söyle bakalım ne yaptın,

N’ettin gençliğini?

Paul Marie Verlaine

Çeviri: Cahit Sıtkı TARANCI

*

ŞİİR SANATI

Musiki, her şeyden önce musiki;

Onun için tekli mısradan şaşma.

Kıvrak olur, erir havada sanki;

Ağır aksak söyleyişe yanaşma.

Kelime seçerken de meydan senin;

Bile bile bir nebze aldanmalı.

Dumanlısı güzeldir türkülerin;

Öyle hem seçik olsun, hem kapalı.

Güzel gözler tül ardında görünsün

Gün ışığı titremeli şiirinde

Ak yıldızlar maviliğe bürünsün

Ilgıt ılgıt sonbahar göklerinde.

Ararengin peşindeyiz çünkü biz;

Rengin değil, ararengin sadece.

Ancak öyle sarmaş dolaş ederiz.

Kavalı boruyla rüyayı düşle.

Nükte belâsından kurtulmaya bak;

Acı zekâ, sulu gülüş neyine?

İşe karıştı mı bu cins sarmısak

Maviliğin yaş dolar gözlerine.

Tut belâgati boğazından, sustur

El değmişken bir zahmete daha gir.

Kafiyenin ağzına da bir gem vur

Bırakırsan neler yapmaz kim bilir?

Nedir bu kafiyeden çektiğimiz!

Hangi sağır çocuk ya deli zenci

Sarmış başımıza bu meymenetsiz,

Bu kof sesler çıkaran kalp inciyi?

Hep musiki, biraz daha musiki;

Havalanan bir şey olmalı mısra

Deli bir gönülden kalkıp gitmeli

Başka göklere, başka sevdalara.

Dağılıp tuzu sabah rüzgârına

Mısraların alsın başını gitsin

Kekik, nane kokaraktan, dört yana…

Üst tarafı edebiyat bu işin.

Paul VERLAINE

Çeviri: Melih Cevdet ANDAY – Sabahattin EYUBOĞLU

*

DANS EDELİM GEL

Gözlerini severdim en çok,

Gökteki yıldızlardan parlak;

Bir parça da baştan çıkarak.

Dans edelim gel!

Ne halleri vardı, sahiden,

Bedbaht âşığı berbat eden

Onun için hoştu ya zaten.

Dans edelim gel!

Doldurulmadı hâlâ yeri,

Gülden ağzının öpücükleri

Kalbimde öldüğünden beri.

Dans edelim gel!

Dizi dibinde oturduğum

Zamanları hatırlıyorum;

Bu, işte bütün varım yoğum.

Dans edelim gel!…

Paul VERLAINE

Çeviri: Orhan Veli KANIK

***

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın