Edebiyat

Mehmet Bardakçı Ve Şair Portreleri

Abdullah Tukay (26 Nisan 1886- 15 Nisan 1913),Tatar halk şairi, yazar ve yayımcı.

Tukay çağcıl İdil Tatar edebiyatı ve dilinin babasıdır.

Çocukluğunu Sasna, Üçili kentinde geçirdi, ilk öğretimini Kırlay medresesinde aldı. 1895 sonra Kazakistan Uralsk kentinde akrabalarının yanında aile terbiyesi gördü. Orada Tatar edebiyatı ile halk edebiyatının inceliklerini ve Arapça, Farsça, Rusça, Türkçe öğrendi.

Şark felsefesi ile aruz teorisini Mutiullah Hazretin kendisinden öğrendi.Türk yenici, göçmen Abdülveli onu Türkçe ve Fransız edebiyatları ile tanıştırdı. Tukay medresede okurken şiirler yazmaya başladı. 1905 yılının başında Sosyal Demokratların organı olan Uralets gazetesine dizgici olarak girdi. Sosyalist harekete katıldı.. Kamil Muti’nin çıkardığı Fikir, El Asrü Cedit gazetelerinde, Uklar jurnalında dizgici,düzeltmen ve yazar olarak çalıştı. Cayık’ta Tukay’ın şairliği ve yazarlığı gelişti, şöhreti bütün Rusya’ya yayıldı. Tukay 1907 yılının güzünde Kazan’a döndü. O zamanki edebî medenî muhitin merkezinde olgunlaştı

Aşağıdaki şiiri ülkesinde milli marş gibidir.


*
Ana Dili

(Türkiye Türkçesiyle

Ey ana dili, ey güzel dil
Atam, anamın dili
Dünyada çok şey öğrendim
Sen ana dil vasıtasıyla
Ey ana dil her zaman
Yardımın ile senin
Küçüklükten anlaşılmış
Sevincim, üzüntüm benim
Ey ana dil sende olmuş
En ilk okuduğum duam
Koru diyerek kendimi
Atam, anamı Hüdam.

Abdullah Tukay


*

Kırılan Ümit

(Türkiye Türkçesiyle)

Bakışlarımda değişti artık eşyaların rengi

Anlıyorum ki, gençliğim geçmiş, geçmiş ömrümün yarısı

Gözlerimi çevirsem, hayatımın göklerine

Oradadır, genç hilalin yerine dolunayın ışığı

Hangi dert ile kalem oynatsam kağıt üzerinde

Uçmaz evvelki deli, saf, genç sevgi kıvılcımı

Ey mukaddes, kederli sazım, neden pek az çaldın?

Sen kırılıyorsun, ben sönüyorum, ayrılıyoruz sonunda!

Uçtu dünya kafesinden sıkılıp gönül kuşu

Mesut yaratsa da, yabancı yaratmış cihana Tanrı

Ne kadar hüzünlensem, konup milli ağaçlar üstüne

Hepsi kurumuş, bir tane bile yok canlısı, yapraklısı

Olmadan altın yarım, soğuk yarım sen de benim

Bir tebessümle hayat yolunu aydınlatıcım

Göz yaşın bile kurumadan ağlarken vefat eden anne

Cihan ailesine neden getirdin yabancı insanı

Öptüğünden beri anneciğim, en son defa sen beni

Her kapıdan kovdu oğlunu, muhabbet bekçisi

Bütün gönüllerden ılık, yumuşak, kabrinin taşı

Orada aksın göz yaşımın en acısı ve en tatlısı.

Abdullah Tukay

***

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın