Bir Hayalin Yaprak Sürmesi
2021 bahar dönemi sona ermek üzereyken aşılanma oranı arttı ve bizim bölgede vaka sayısı epey düştü. Havaların da ısınmasını fırsat bilip, dönem sonu toplantılarımızı bilgisayar ekranı yerine yüz yüze yapmaya başladık. İşte bu toplantılardan birinde bir iş arkadaşım herkese minik cam kavanozlara diktiği aloevera bitkileri hediye etti. Ben bu şirin hediyeyi ofisimde bir masanın üzerinde unutarak Türkiye’ye gittim. Yaz boyu arada bir suçluluk duygusuyla beraber bu bitki aklıma düştü. Ama suçluluk duymama rağmen okul çalışanlarını ya da bir arkadaşımı arayıp “bitkimi sular mısın?” ya da “güneş alan bir yere koyar mısın?” deme zahmetinde de bulunmadım. Bir süre sonra da “zaten bitki çoktan ölmüştür. Acaba yerine ne diksem?” diye düşünmeye başladım.
Aloeverayı çok sulamak gerekmediğini biliyordum. Ama gene de Ağustos ayında ofise dönüp de kendisini bıraktığım gibi bulunca çok şaşırdım. Susuz ve Işıksız o kadar süre nasıl dayandığına anlam veremedim. Peki, ne yaptım biliyor musunuz? “Demek ki susuzda yaşıyor bu bitki.” diye düşünerek sulamamaya devam ettim. Hem zaten çok işim vardı. Onca sorumluluğun arasında bir de ona ilgi ve zaman ayıramazdım.
Arkadaşlarımın bitkileri bir sürü yeni yaprak çıkardı; kavanozlarına sığmaz oldular. Benimkiyse ne öldü ne de büyüdü.
Önüne geçemediğim ve anlamlandırmakta zorlandığım bir inatlaşma içine girdim AloeVera’yla. Hala masamda duruyordu; görmezlikten gelmek oldukça zordu. Alıp onu başka bir yere de koymuyordum. “O kadar da değil!” diyordum kendi kendime, “masanın sağ üst köşesi onun yeri. Kötü ev sahipleri gibi, Almanya’dan oğlum geldi dercesine alıp bitkiyi koyamam başka köşeye. Çok ayıp olur!”
Ben de çözüm olarak vicdanımın elverdiği ölçüde kalemlikler dizdim bitkinin önüne. En uzun, en kalın kalemlerle doldurmayı daihmal etmedim bu kalemlikleri. Bakalım Şimdi ne yapacaktı bu çok iddialı ve inatçı AloeVera! O iddialıysa ben daha da iddialı olmalıydım…
Kalemler gerçekten de işe yaradı. Bir süreliğine de olsa tamamen unuttum
bitkiyi. Sonra bir gün o pekde sevmediğim pembe fırça kalemimi kullanacağım tuttu. Kalemi daha alır almaz “ce-ee” dercesine kafasını uzattı AloeVera. Benim onu yok saydığım dönemde meğerse o gizlice yaprak çıkarmıştı! Hem bozuldum hem de -ne yalan söyleyeyim- rahatladım kurumamış diye.
Sonraki günlerde başka kalemlere de ihtiyacım oldu. Uzun zamandır hayalini
kurduğum bol yazmalı, bol çizmeli bir işi planlamaya girişmiştim. Kalemler bir bir masaya dizilip kalemlik boşalınca AloeVera iyice çıkmıştı ortaya. Yukarıya yukarıya büyüyen, dolgun, yeşil yapraklarıyla “buralar benden sorulur!” diyordu sanki. Gözüm sulu boya yaparken kullanmak için doldurduğum su şişesine ilişti. AloeVera’ya biraz su verdim. “Hadi yine iyisin. Bugün keyfim yerinde.” dedim.
Hemen sonra bir kurt düştü içime… Ya çok su verdiysem? Ya kökleri çürürse? Ben
büyüyecek diye umarken o kurur giderse? Bitkilerden iyi anlayan annemi aradım. Hiç beklenmedik şekilde “Büyümesini istiyorsan daha büyük saksıya ek bitkiyi. “dedi. “Ama anne ben onu sormuyorum!” diyemedim.Endişe kurtları birken bin oldu: Ya çok büyür de her yeri kaplarsa? Ya dev aloevera yaprakları tarafından kapana kıstırılırsam? Korku filmlerindeki insan yiyen bitkiler geldi gözümün önüne… Senaryolar bunlarla da kalmadı üstelik. Her gün başka bir şey geldi aklıma, korkup endişelenmeme neden olacak.
Bütün bu kurtlarla nasıl mi baş ettim? Açıkçası baş etmedim. Onları kabul ettim.
Hayalleriniz bir kez yaprak sürmeye başlayınca onlara “dur, daha fazla büyüme!” demek çok zormuş- anladım. Henüz kocaman dişli, canavar bitkilerce mideye indirilmedim. Ama korkularım geçti de sanmayın. Hala çok korkuyorum hayallerimin peşinde koşmaktan, onları ilgi ve emekle büyütmekten ve gün ışığına çıkarmaktan- bunu saklayamam. Ama bu korkular şu an AloeVera ‘nın karşısına oturup zaferle bu yazıyı yazmama engel de değil.
Sevgiler,
Münire Bozdemir
Ocak 2022, ABD
***
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz