Deneme

Münire Bozdemir ve Yeni Bir Denemesi

Düşünce Trafiğinde Canavarlar

Geçen gün bir arkadaşım 90’lı yıllarda televizyonda çıkan trafik canavarı kamu spotunu gönderdi bir mesajlaşma grubumuza. Belki bazılarınız hatırlar; anne, baba ve iki çocuk arabalarına biniyorlar mutlu mutlu. Arabayı baba kullanıyor. Kısa süre içinde aşırı hız yapmaktan kendini alamayarak trafik canavarına dönüşüyor. Reklam, “İçinizdeki trafik canavarını durdurun; o sizi durdurmadan…” sloganıyla sona eriyor.

            Bu reklam bana yapıcı olmayan, saldırgan “eleştirinin” muhtemel sonuçlarını düşündürdü.  Özellikle kolektif olarak yapılan eleştirilere birisi “dur!” demezse, iş eleştirilen konu ya da kişiyi canavarlaştırmaya kadar varmıyor mu? Buna eleştiri demek de doğru değil aslında. Daha çok kendini bilir kişi konumuna yükselterek eksik bulma ya da onaylamama eylemi. 

Örneğin, üniversitedeyken çok heyecanlı ve bir o kadar da bilgili, akıllı bir grupla bir sinema dersi almıştım. Neredeyse her dakikasını hatırlıyorum desem abartmış olmam. Harika bir de hocamız vardı. Bizi izlediğimiz filmleri derinlemesine anlama ve eleştirme konusunda hep cesaretlendiriyordu. Ancak bir gün ders arasında bir Fransa Yeni Dalga filmini incelerken eleştirinin dozunu çok kaçırmıştık.Hikayesi şöyle, kamera açıları böyle derken arkadaşlardan biri “Bu filmi ben de yapardım yaaa!” deyiverdi. Bir anlık bir sessizlik oldu sınıfta. Bu nokta kırılma noktasıydı. O dakikadan sonra ya henüz olgunlaşmamış eleştiri yetimizle ve gizli bir gururla o filmi dünyanın en rezalet filmi ilan edecektik ya da durup düşünecektik.

Neyse ki aramızdan birininfilme olan sevgisi ve kendi seçimlerine olan saygısı, herkesin kötü dediğine iyi diyebilme cesareti göstermesini sağladı. “Yok artık!” diye çıkıştı bu arkadaşımız. Filmin, yapıldığı dönemin sosyal ve teknolojik şartları dahilinde aslında ne kadar da başarılı bir film olduğunu açıkladı herkese. Eksik bulma ve onaylamama eylemlerinde geri adim attı çoğu kişi. Keskin söylemlerinin köşelerini törpüledi, daha sağlıklı ve adil bir eleştiri için kendi alışık olduğu ya da tercih ettiği zevkleri filmin içeriğinden ve tarihsel özelliklerinden ayıklayarak filmi bir daha değerlendirdi.En önemlisi herkes birbirine istediği şeyi utanmadan, sıkılmadan beğenme ve takdir etme “izni” verdi. Aynı fikirde ve sadece beyaz ya da sadece siyah olmak zorunda olmamak ne kadar güzeldi!

Böyle keskin ve hatta canavarlaştırmaya varan, aslında daha çok kişisel tercihlere ve değer yargılarına dayalı olan negatiflemenin, fikir beyanını zorlaştırma ve öğrenmeyi kısıtlama yanında başka yan etkileri de olduğunu düşünüyorum.

Bunlardan biri üret(e)memek. Her şeyin sadece ya mükemmel ya da rezalet olabildiği bir ortamda herhangi bir şey üretmek – film, kitap, domates, lavanta, bina, yeni bir program, düşünce veya yöntem…- yüzde elli risk demek.  Hiç de küçük bir oran değil bu. Mesela, yüzde elli yaşama şansınızın olduğu bir ameliyatı olmayı hemen kabul eder miydiniz? Ya da elinizde bir bomba var ve kırmızı, mavi iki kablodan doğru olanı kesemezseniz patlayacak. Kim ister ki böyle bir durumda olmak?  Tabii ki bir şey mükemmel ya da rezalet olamaz demiyorum; ama seçeneklerin bu ikisi ile kısıtlı olması gerçekçi ve cesaretlendirici değil diyorum.

Bir diğer yan etki ise kutuplaşma. Verilen iki seçeneğin – siyah ve beyaz – dışına çıkmaya çalışmak da yeni bir şeyler üretmeye çalışmak demek değil mi? E üretmek de çok riskli bir seçenekse o zaman ya seveceksiniz ya da terk edeceksiniz. Terk ederseniz sevenlerden, severseniz de terk edenlerden nefret edeceksiniz. Aksini iddia ederseniz grubunuzdan ve artık kimliğiniz haline gelmiş tüm düşünce, norm ve inançlardan dışlanma tehditiyle karışılaşacaksanız. Sonuç olarak da bu uydumculuk üzerinden beslenen kutuplar daha da güçlenecek.

Peki hepimiz böyle durumlara kurban mı edileceğiz? Ya da başka birileriyle aynı fikirde olmak tehlikeli mi? Tabii ki hayır. Ama zevkler ve fikirler bir çeşit kulüp değiller. Değişmez bir kast sistemi de değiller. Onlar bizi değil biz onları kontrol etmeliyiz – nerden geldiklerini, nasıl var olup güçlendiklerini ve hem kendimiz hem de çevremiz için sağlıklı olup olmadıklarını anlamaya çalışmalıyız. Yani, içimizdeki bana-benzemeyeni-gözüm-görmesin canavarını durdurmalıyız; o hepimizi durdurmadan…

Münire Bozdemir

Ekim 2022/ ABD

***

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın