Kitaplar

Murat Tuncer’i Kitabı Üzerine Bir Yazı

Murat Tuncer  ve

Wilma’nın Sandığı

Ali Özenç Çağlar

Burada sevgili Murat Turncer’i anlatmadan, kuşkusuz, direkt, öykülerden oluşan o güzel kitabı Wilma’nın Sandığı’na geçmek doğru olmaz sanırım… Murat benim eski bir rakadaşım. Kulakları çınlasın Ahmet Sefa ile birlikte tanımıştım onu da… Murat, sakin, uysal, hoşgörüsü bol, çelebir bir insandır. Hani, karıncaincitmez derler ya, işte tam da öyledir. Edebiyat, onun için adeta bir yaşam tarzıdır. Bu nedenle de ele aldığı deneme, öykü ve romanlarını oldukça sık dokur. Yazdıklarının içinde bir tümceyi çıkarırsanız sanki o öykü, deneme, ya da roman çökecekmiş hissi verir insana. Onun okuyucuları bunu çok iyi bilir sanırım; burada uzun uzun anlatmama gerek yok!

Murat Tuncer, 1952 Kars-Hanak doğumludur. İlk ve orta öğrenimini Artvin Öğretmen Okulu’nda yapmıştır. 1979  Atatürk Eğitim Fakültesi Türkçe Bölümü mezunudur. O, yurdun çeşitli yerlerinde ilköğretim okullarında görev yaptı. 1984 yılında öğretmenlikten istifa edip Günaydın Gazetesinde gazetecliğe başladı. Diğer birçok vatandaş gibi Murat da 1989’da Hollanda’ya gitti. Orada Eğitim Bakanlığına bağlı olarak, okullarda Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi, Hala da veriyor.

Başta Varlık Edebiyat olmak üzere, Gündem, Damar, Yaşasın Edebiyat, Kıyı, Karşı Edebiyat Dönemeç, Türk Dili Dergisi, Güzel Yazılar ve Evrensel Kültür’de yazıları, öyküleri yayımlandı. İlk Kitabı, 1981 yılında çıktı. Maviydi Adalet Sarayı, adlı romanı Valse Hoop (Sahte Umut) adıyla Hollandaca çıktı. Üçüncü Ölüm romanı ise, bir kurum tarafından senaryolaştırıldı. Hollandaca, Lehçe, Rusça, Arapça, Korece ve Bulgarca’ya çevrildi. Yazarın ayrıca, yazın alanında aldığı bir çok ödülleri de vardır.

Murat Tuncer, alt yapısı oldukça sağlam bir yazarımızdır. Şu adı geçen öykü kitabı olan Wilma’nın Sandığı kitabını da ben henüz geçtiğimiz aylarda okudum. Doğrusunu isterseniz uzun süre etkisi altında kaldım. Yukarıda da söylemiştim; burada her bir öykü Hıcaz halısı gibi oldukça sık dokunmuş. İnsana şaşkınlık veren tümceler, yalın, duygu yüklü betimlemeler, karakterlere tutulan bir kamera gibi onların dış, doğal, en saf görünüşlerini anlatışı, toplumsal olaylardaki o sosyoloşik çözümlemeler ve öykülerdeki kurgu tam bir usta işi. Önerimdir, genç yazar arkadaşlarıma; mutlaka bu kitabı edinerek okumalı ve başucu kitabı yapmalıdırlar.

WİLMA’NIN SANDIĞ’ Varlık yayınları aracılığı ile okuyucuyla buluşturulmuş mükemmel bir yapıttır. Kitapta 13 öykü yer alıyor. Murat Tuncer, toplumun sancılı, bireyleri acıtan konuları seçmiş öyküleri için ve o sorunları da alabildiğine felsefi bir yaklaşımla irdeliyor. Hele Avrupa’da kendisinin de birebir şahit olduğu o mülteci konusunu ele alışı, insanların iki dünya arasında savruluşları, çaresizlikler, umudun tükendiği karanlık saatler, çıldıran, aklını yitiren, küçücük çocuklarıyla mülteci kamplarında, sığınma evlerinde, hastanelerdeki perişan halleri, itilen, ötelenen binlerce dilsiz ordusunun kurumlar arası sürüklenişleri, onlardan çıkar devşirmeye çalışan kimseler. vs. Bunların hepsini bir potada ve sağlam bir kurguyla okuyucuya yansıtmak ancak bu kadar olur. Çokça emek verilmiş bir çalışma Wilma’nın Sandığı.

Okuyucular için buradan birkaç tümce alıntılamak istiyorum:

“Gümüş kızın annesinin yanında süzülerek  yürüyüşü sahnedeki balerinlerin yürüyüşlerine benziyordu. Belkide bir balerindi. Bolşoy’da. Belki de Kuğu Gölü Balesi’nde oynamıştı. Ne güzel olurdu onu sahnede kuğular gibi süzülürken görmek. Uzun kollarına, geniş omuzlarına ve ince beline yapışık beyaz giysileri içinde kuğular gibi süzülüşünü izlemek.” (Wilma’nın Sandığ, Sayfa 17)

(…)”Yürüyüşü ve gümüş sesi gibi öteki hareketleri de dans yüklüydü.” (Wilma’nın Sandığ, aynı Sayfa)

(…)”Ben soluğumu tutarken annem devam etti:

“Sen benim için önemlisin oğlum.”

“Ama onların da anneleri var.”

“Her anne önce kendi oğlu için ağlar yavrum.”

Bu kez ben iç geçirdim…(Wilma’nın Sandığ,’Mülteci’ Sayfa 84)

***

Yukarıda vurguladığım gibi, kitapta, sondan bir önceki olan ‘MÜLTECİ’ öyküsü mükemmel. Oldukça sarsıcı bir örgüsü var. Ard arda işlenen olaylar, karakterlerin canlılığı, o uygar, gelişmiş kapitalist ülkelerdeki insanlarımızı yaşadıkları, ikiyüzlü bireylerin kendi vatandaşlarına karşı yaptıkları soysuzluklar, tam bir köylü kurnazlığı ile kötü anları kâra dönüştürme girişimleri, gerçekten kimi insanların nasıl yozlaştığını da görüyorsunuz okurken. Aslında burada yazarın derin gözlemciliğini görüyorsunuz. Güncel gelişmeleri nasıl bir titizlikle öyküye yedirerek taşındığına şahit oluyorsunuz. İnsanın içini titreten olgular, yaşanan olaylar sizi bir daha sarsıyor. Yazının görevi de bu değil mi zaten. Yaşanılanları tüm çıplaklığı ile aktararak tarihe not düşmek. Murat Tuncer işte bunu yapıyor yazdığı öykülerle. Bize de sadece onları keyifle okumak kalıyor…

*-Wilma’nın Sandığı / Murat Tuncer. Varlık Yayınları/ 1. Basım Temmuz 2010

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın