Öykü

Necati Küçük ve Bir Ani Öykü ile aramızda

TENCERE DOLUSU DOSTLUK

Seksenli yılların başlarıydı. Ege bölgesinin şirin bir kentinde üniversiteye başlamıştım. Bulunduğum kentte öğrenci yurdu yoktu. Bir kıraathanede tanıştığım İlyas ile birlikte onun bekâr evini paylaşmaya başladık. İlyas, üniversiteyi yeni bitirmiş çiçeği burnunda bir kimya öğretmeniydi. Ama henüz göreve başlamamıştı. Tayin bekliyordu. Eğer iş bulabilirse inşaatlarda fayans, kalebodur ve mozaik işleri yapıyordu. Yani aslında benim gibi çulsuzun biriydi.

O günlerde yeni satın aldığı buzdolabının taksiti gelmişti. Ama yeterli parası yoktu. Onun yetersiz olan parasıyla benim öğrenci harçlığımı birleştirip taksiti birlikte ödedik. Ne de olsa buzdolabını birlikte kullanıyorduk. Ertesi günü İlyas yeni bir işe başlayacak ve alacağı avans ile hayatımıza kaldığımız yerden devam edecektik. Ancak ertesi gün İlyas eve eli boş döndü. Anlaştığı işyeri işi başkasına vermişti. İki çulsuz aç ve beş parasız ortada kalmıştık. O akşam için bile yiyeceğimiz yoktu.

İlyas’ın uzak bir akrabası da aynı şehirde yaşıyordu. Onlara gidip karnını doyurabilir belki bir gece onlarda kalabilirdi. Ama ben ne yapacaktım? Benim gidebileceğim ne bir yer, ne de borç isteyebileceğim kimse vardı. Ümitsizce ne yapabileceğimi düşünürken, okulda yeni tanıştığım iki arkadaşı hatırladım. Benim gibi Anadolu’nun kırsal kesimlerden gelmiş köylü çocuklarıydı. Okula yakın bir yerde merdiven altı tek bir oda tutmuşlardı. Okul çıkışı bir ara bana evlerini göstermişlerdi. Gitsem evi bulabilirdim. Ama ne deyip de yemek isteyecektim? Onlar da benim gibi fakir öğrencilerdi. Muhtemelen bir tost veya tarhana çorbası ile karınlarını doyurup kalkmışlardı. Belki evlerinde kuru ekmek bile yoktu. Ama benim de başka bir seçeneğim yoktu. Otobüs durağına doğru yürüdüm.

Belediye otobüsleri kumbaralıydı. Kibrit kutusu büyüklüğündeki bilet koçanından,tırtıklı yerlerinden kopardığımız biletleri şeffaf kumbaraya atarak biniyorduk. Durağa yaklaşırken ceplerimi karıştırdım. Ümitsizce koçanın arasında kalmış olabilecek son bileti aradım. Ne yazık ki yoktu. Büyük apartmanlar kalorifer kazanlarını, müstakil evlerde oturan aileler de odun sobalarını yakmışlardı. Kömür kokan serin bir sonbahar akşamıydı. Kruvaze ceketimin yakasını kaldırıp bir düğmesini ilikledim.Ellerim ceplerimde, şehrin öbür tarafındaki arkadaşlarıma doğru yürümeye başladım.

Bir saat kadar sonra yorgun, ürkek, çekingen ve kararsız vuruşlarla arkadaşların kapısını tıklattım. Misafir beklemedikleri için, herhalde meraktan olacak kapıyı birlikte açtılar. Odanın bir köşesinde tek kişilikten birazcık daha geniş bir yatak, öbür duvarın dibinde ise tek kişilik bir somya vardı. İki yatağın ortasındaki dar boşluğa serilmiş sofra bezinin üstünde, üzerinde hala dumanları tüten büyükçe bir tencere dolusu Kuru Fasulye yemeği, yanında köyden gelmiş ev yapımı turşu ve birkaç somun ekmek vardı. Her ikisi de sevgi ve muhabbetle “Kaynanan seviyormuş, biz de tam sofraya oturmak üzereydik” diyerek, beni sofraya buyur ettiler. Birisi hemen bir kaşık daha getirdi. O günlerde henüz bir kaynanam yoktu. Ama beni sevdiğinden çok emin olduğum biri vardı. Yukardaki.

Öğrenci evlerinde henüz televizyon ve bilgisayar olmadığı zamanlardı. Yemekten sonra bir demlik çay eşliğinde uzun uzun sohbetler ettik. Kütahya’nın, Manisa’nın ve Burdur’un ilçelerinden gelmiş üç arkadaş birbirimizi daha yakından tanıdık. Gece yarısına doğru kalkıp müsaade istediğimde “Seni buradan kovan mı var? Bu saatten sonra tee şehrin öbür başına mı gidilir? Yataklardan birisi zaten iki kişilik, sırt sırta verip yatarız işte! Ne olacak?” diyerek beni göndermediler. O gece,yatağı iki kişilik olan arkadaşla sırt sırta verip birlikte uyuduk. Sabah uyandığımda üzerinde dumanı tüten çaydanlığın yanında, mis gibi köy peyniri, siyah zeytin ve fırından yeni çıkmış susam kokan taze simitten oluşan mükellef bir kahvaltı beni bekliyordu.

“En güzel dostluklar kavga ile başlar” sözüne inat, o akşam bir tencere dolusu sıcak Kuru Fasulyenin etrafında, yıllarca sıcaklığı hiç azalmayacak çok değerli bir dostluk başladı.

Dostça kalın. Sevgilerimle…

Necati Küçük – ( Az Efe )

***

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın