EKMEK PEŞİNDE UÇMAK
İstanbul’da şehir hatları vapurları ile yolculuk soğuk ve konforsuzdur, diye kalmış aklımda. Meğer ben senede bir, hatta iki senede bir İstanbul’a gittiğimden manzara seyretmek için hep vapurun arka güvertesinde yolculuk ediyormuşum. Hâlbuki vapurların ısıtmalı hatta deri koltuklu yolcu salonları da varmış. Çay, kahve ve tost servisi de cabası.
Ama benim arka güvertede yolculuk yapmamın başka bir nedeni daha vardır aslında. Martılar. Bir parça simit veya poğaça kapmak için vapurlarla birlikte boğazın iki yakası arasında mekik dokuyan martılar. Nasıl insanlar yaşamları boyunca ekmek peşinde koşuyorlarsa, boğazdaki martılar da ekmek peşinde uçuyorlar.Kanatları gövdeye ait değilmiş de sanki gövde sonradan kanatların altına monte edilmiş gibi görünen ve akrobatik uçuşlar yapmak üzere tasarlanmış harika vücut yapılarıyla, her seferinde vapur ile birlikte bıkmadan usanmadan boğazın karşı kıyısına kadar uçuyorlar.
Martılara ekmek veya poğaça atmak isteyenler genellikle vapurun arka güvertesinde yolculuk ediyor. Eğer bir parça ekmeği parmağınızın ucuna tutup havaya kaldırarak martıların gelip almasını beklerseniz, boşuna beklersiniz. Asla elinizden almıyorlar. Muhtemelen anneleri onlara, insanlara çok fazla yaklaşmamalarını öğütlemiştir.
Martılara ekmek atmanın en güzel yolu, ekmek parçasını tıpkı köpeğin havada kapması için atıyormuşsunuz gibi hafifçe havaya doğru atmak. Ekmek parçası havada zarif bir yay çizerek birkaç metre yükseldikten sonra aşağıya düşmeden önce kısa bir an havada sabit kalıyor. İşte o an ekmeği kapmak için en uygun zaman. Elbette martılar da bunun bilincinde.
Eğer o aşamada ekmek parçası bir martının gagasına girmediyse aşağıya doğru düşmeye başlıyor. Bu sefer üç ya da dört adet martı yarımşar metre farklı irtifalarla ekmek parçasına doğru dalışa geçiyor. Bazen suya bir karış kala ekmeği yakalayıp tekrar yükselen martılar oluyor. Eğer ekmek martılardan kurtulup denize düşerse arkadan gelen başka bir martı o noktada suya iniş yapıp ekmek parçasını almaya çalışıyor. Ama genellikle vapurun oluşturduğu dalgalar hatta girdaplar bu aşamada ekmeğin bulunmasını güçleştiriyor.
Prof. Dr. Alaaddin Yavaşça adlı şehir hatları vapurunun arka güvertesinde, bazen de martıların uçarken garip sesler çıkardıklarını duyuyorum. Bu seslerin Alaeddin Yavaşça’nın bestelerinden nağmeler olmadığı kesin. Muhtemelen, elinde ekmek olmadığı halde ekmek atıyormuş gibi yapanlara iyi dileklerini sunuyorlardır.
Bazı martılar ise belki yeteri kadar ekmek yedikleri için, belki de sırf yorgun oldukları için sefere çıkmayıp denizin içindeki dalga kıranların veya iskele binalarının çatılarının üzerinde bekleşiyorlar. Bazen iskeledeki çatıların üzerine o kadar çok martı konuyor ki, sanki oraya martı yağmış gibi görünüyor. Eğer boğazda bir vapurun geçişini uzaktan izliyorsanız, peşindeki yüzlerce martı ile birlikte bir kuyruklu yıldız gördüğünüzü hayal edebilirsiniz. Sevgilerimle…
Necati Küçük
( Az Efe )
***
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz