Deneme

New York – Soma Mektupları/ Münire Bozdemir

Sevgili Özlem Hocam,
        Mektubunuzu – aile ziyaretini, konser maceranızı, deniz turunu, dinlediğiniz programları.. – tekrar tekrar okudum. Her seferinde hem gülümsedim hem de yazın bitişine hayıflandım- Covid nedeniyle yolculuk ve ziyaretler sıkıntılı olsa da yazın Türkiye’de olmak çok güzeldi ve ayrılmak zor oldu. Amerika’ya döndükten sonra “Türkiye nasıldı?” diye soran arkadaşlara çektiğimiz fotoğraflarla tatili anlatmaya çalışmak tatilin kendisi kadar keyifli değildi. Benimle paylaştığınız fotoğraflara bakılırsa sizin için de yazın sonu resimlere sığmayacak kadar dolu geçmiş. Size, Ali Bey’e, Fatma öğretmenine ve ailelerinize çok teşekkür ederim mesajlar, hikayeler ve fotoğraflar için- Kendimi yanınızda hissettim. Yazın sizlerin misafiri olmak da çok güzeldi.

        Elliot ve ben Covid’ e rağmen rahat denilebilecek bir yolculuk geçirdik. Uçağa binene kadar tüm yolcuların Covid test sonuçları 3 kez kontrol edildiği için yolculuk başladığında içimiz rahattı. Elliot hemen Karadenizli bir beyefendi olan yol arkadaşımızla tanışıp tatilde öğrendiği tüm Türkçeyi yol boyu pratik etti. Yol arkadaşımız ve ben aynı ülkeden olduğumuzdan “tanıdık” sayılıyorduk. Ben onun hayatında ilk kez karşılaştığı , hiç tanımadığı herhangi biri değildim. Uluslararası hava sahasının sağlamış olduğu bu imkân ve hak çerçevesinde kendisi bana “Enişteyi çok sevdim. Tebrik ederim. Allah mutlu etsin.” şeklinde onay ve iyi dileklerini sundu.

      Elliot’ın anne ve babası bizi hava alanından alıp New York’ta çoğunlukla Jamaikalıların yaşadığı bir mahallede bir geceliğine tuttukları eve götürdüler. Akşam yemeğinde Elliot’ın anne-babasının aldığı ekmeği benim anne- babamın ürettikleri zeytinyağı ve salçaya banarak yedik. Telefonumu açtığımda hem Türkiye’den hem Amerika’dan arkadaşlarımın mesajları yığıldı:” Vardınız mı? “Amerika’ya döndün mü? Nerdesin?” “Doğum günün kutlu olsun!” “Türkiye’deki yangınlar size yakın mı? İyi misiniz?” “Ne zaman buluşuyoruz?” Havaalanında gümrük memuru “welcome home!” (evinize hoşgeldiniz) dediğinde , özellikle on saat öncesi ağlayarak uçağa bindiğini düşününce, bir tuhaf hissetmiştim. Ama iki ülkeden de arkadaşlarımın ve ailemin mesajları sayesinde gerçekten de bir evimden diğerine gelmişim diye düşündüm. Covid-19 kısıtlamaları nedeniyle Türkiye’deki evine gidemeyen bir arkadaşımın Jamaika’ya gideceğini öğrenince kaldığımız mahallenin bakkalından marketinden aldığımız bazı yiyeceklerin resimlerini çekip gönderdim ona.

      Biliyorsunuz okul dönemi erken başlıyor burada. Eve varır varmaz ders hazırlıkları ve toplantılar başladı. Bu dönem Japon çizgi filmci Hayao Miyazaki ‘nin filmlerini incelediğimiz bir akademik kompozisyon dersi veriyorum üniversite birinci sınıf öğrencilerine. Uzun zamandır ilk kez çoğunluk Amerikalı olan bir gruba ders veriyorum. Tüm birinci sınıflara zorunlu bir ders akademik kompozisyon dersi ama tüm hocalar farklı farklı temalar seçerek hazırlıyorlar dönemlik müfredatlarını. Öğrenciler de kendi programlarına ve ilgi alanlarına uyan kompozisyon dersini seçip ekliyorlar programlarına. Böylece sınıfta ekonomiden görsel tasarıma kadar her bölümden öğrenci oluyor.

     Yazılı ifade hem günlük hayatta hem de iş hayatında sağlıklı iletişim için çok önemli olduğundan okul idaresi kompozisyon derslerini çok önemsiyor. Öğrencileri daha çok öğrenmeye teşvik ettiğine inandıkları “ungrading” yöntemini kullanarak öğrencileri değerlendirmemize izin veriliyor. Ungrading kelimesinin tam bir karşılığı yok ama ben notlandırma(ma) olarak çevirmenin uygun olacağını düşünüyorum. Notlandırma(ma) yalnızca öğrencilerin verdiği doğru cevaplara odaklı yapılan performans değerlendirmesini yıkmaya çalışan bir sistem. 5 doğru cevap 50 puan, 10 doğru cevap 100 puan demek yerine öğrenme sürecini ve bu süreçte öğrencinin verdiği emeği ve gösterdiği çabayı da notlandırmayı kapsıyor. Örneğin benim notlandırma kriterlerin arasında öğrencinin her ödev taslağı tesliminden sonra düzenlediğim bireysel geribildirim görüşmesine gelmesi, görüşmeden sonra değerlendirme formu doldurması, hazırladığı hareket planına göre yazısını yeniden düzenlemesi gibi maddeler var. Böylece aslında öğretmen kadar öğrenci de kendi eğitimi için sorumluluk almış oluyor.

      Böyle bir sisteminin ne faydasını gördüğümü merak edeceğinizi tahmin ederek birkaç gözlemimi aktarmak istiyorum. Öğretmen olarak öğrenciye verdiğimiz mesaj tamamen değişiyor. Öğrenci beni değerlendirme otoritesi -hatta yerine göre tehdit – olarak değil de başarıya giden yolda işbirlikçi olarak görüyor. Öğrenmenin-özellikle de yazmayı öğrenmenin-aslında ne kadar kişisel bir deneyim olduğunu anlayıp kendine en çok uyan öğrenme biçimini keşfe yöneliyor. Hata yapmaktan, deneysel yazım biçimi ya da fikirlere odaklanmaktan korkmuyor. Sonuç kötü bile olsa emeklerinin yüksek not getireceğini biliyor. Bana göre en önemli iki faydayı en sona sakladım : 1) Lise hayatını bir paragraf bile yazmadan geçirmiş , kaynakları kısıtlı, nüfusu kalabalık okullardan gelen öğrenciler yazdıklarından, eksiklerinden utanmıyorlar; yani yarışa geriden başlamış yazar/ öğrenciler için daha adil, hatta eşitleyici bir sistem bu. 2) Notlandırma(ma) sistemi sayesinde öğretmen olarak kendimi kalkanını beğenmediği yazıya fırlatmaya hazır bir Kaptan Amerika gibi değil de Frodo’nun yüzüğü Mordor’a kadar taşımasına yardımcı olan, yol gösteren bir Gandalf gibi hissediyorum. Ve bu macera tadından yenmiyor. Dönem sonunda kişisel web sitemde bununla ilgili daha geniş bilgiye yer vermek istiyorum. Size de link gönderirim dilerseniz.

        Bu dönem hayran olduğum öğrenci kitlesi Amerikalı öğrencilerle sınırlı değil. Benim için yakın zamanda bir diğer ilginç deneyim de Pakistan ‘da bir üniversitenin Mühendislik Kulübü etkinliğine Zoom üzerinden konuşmacı olarak katılmak oldu. Kulübün kurucu üyelerinden birini yazın düzenlediğim Yaratıcı Bilim Yazıları Atölye çalışmalarından tanıyordum. (Bir dönem Penn State’de okuduğu için benim atölyemden haberi olmuş) Mühendislik kulübü olarak bu genç ekibin hedefi sadece mühendislikle ilgili konulara hakim olmak değil. Aynı zamanda kişisel becerilerini, iletişim yetilerini ve yaratıcılıklarını da geliştirmek istiyorlar. Benden de çok kültürlü ekip çalışmaları hakkında konuşmamı istediler.  Gündemlerindeki diğer önemli konu da cinsiyet eşitliği. Kulübün eş başkanı yeni mezun, özgüveni yüksek, açık sözlü genç bir kadın. Tüm söyleşilere de o moderatörlük ediyor. Konu çok kültürlülük olunca laf dönüp dolaşıp kadın ve erkekler ve farklı yaş grupları bir arada çalışırken ortaya çıkan dinamiklere geldi. Öğrenciler ve/veya iş hayatına yeni atılmış mühendisler bu dinamikleri kültürel farklılık bağlamında değerlendirdiler. Kadınların lider olmasına “sistem” alışkın değil diye şikayet etti kadın mühendisler; kadınlarla iletişim kurmayı bilmiyoruz diye itiraf etti erkek mühendisler. Erkekler kendinden emin olunca karizmatik olarak değerlendiriliyor da kadınlar kendinden emin olunca neden çirkef deniliyor diye sorguladılar. Ne kadar da yerindeydi soruları ve yorumları. Hiçbir topluluğun ya da toplumun bu meseleleri konuşmadan, sadece gazete ve kitaplardan okuyarak ya da düşüncelerini pasif-agresif şekilde paylaşarak aşabileceğine inanmıyorum. O yüzden de tartışıp sorularını sorabilecekleri, herkese açık bir platform yaratan bu genç topluluğu çok takdir ettim.


       Şimdi gelelim bu mektubun bu kadar gecikmiş olmasının nedenlerine… Sanırım Covid döneminde en iyi öğrendiğim şey risk almak ve kendimi ortaya koymaktan çekinmemek oldu. Bunda Elliot’ın, sizin ve tabii Ali Bey’in payı büyük. Hala öğrenecek çok şeyim olsa da yapmak ya da söylemek istediğim şeyleri derin şüpheler girdabına düşmeden, korkmadan dile getirmeyi, benden daha deneyimli insanlar bulup onlara danışmayı, beni sonunca götürecek maddi ve manevi kaynaklar biriktirmeyi daha kolay becerir hale geldim. Çekingenlik bir karakter özelliği olabilir, ama bir nedeni kesinlikle başarısızlık korkusu. Ama yaptığı işi çok sevdiğinde ve bu işin başkaları için de bir fayda sağlayacağına inandığında, korkunun aslında bencil bir tarafı olduğunu da fark ediyor insan. “Bunu yeni mi anladın?” diye geçirebilirsiniz içinizden – haklısınız J İşte bu geç gelen anlayış ve cesaretle bazı yeni ders ve proje girişimlerinde bulundum. Şu an buradan duyurmak için çok erken. Yolun başının da başındayım. Ama yoğun temponun, geciken mektubun nedeni bunlar… İp ucu vereyim: Her şey yolunda giderse size ve Ali Bey’e okuyacak çok şey çıkabilir.

            Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

            Sevgilerimle,

            Münire

            Ekim 2021 / ABD

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın