Edebiyat

Nida Öz ve Bir Deneme

“ÇIT”

Gençtim o zamanlar. Gırgır dergisinin çıkmasını dört gözle beklerdim. Mizah zeka işidir demişlerdi. Bu yüzden akıllı insanların çizimlerini takip ederdim. Yani akıl sızdırmaya çalışırdım kendime:-)) Az olan eğlencelerinizden biriydi zaten mizah dergileri. O dergide bir tipleme vardı. Adı „Utanmaz Adam“dı. İşi gücü kadınlardaydı fakat verdiği mesajlar unutulmayacak kadar etkileyiciydi. Laf aramızda rahmetli Oğuz Aral da güzel kadın çizimleri yapardı yani:-)) O zamanlarda bugünkü gibi çıplaklık pek ucuz değildi. Memelerde, orada burada hep siyah çizgiler vardı. Sansür yani. Her yere (san)sürerlerdi:-)) Anlayacağınız ergenlere de iyi gelmişti Utanmaz Adam:-)) Yüzümüz gözümüz açımıştı.

Hikaye şöyle başlamıştı: Günün birinde “Utanmaz Adam“ın kafasından „çıt“ diye bir ses geliyor. Sonradan anlıyor ki „ar“ damarı çatlamış. Ondan sonra durdurabilirsen durdur Utanmaz’ı.

*

Çok kişi yazdıklarımı, yaptıkları yorumlarda “ters köşe” yazıları olarak nitelendirdi. Farklı dediler… Hatta hiç böyle düşünmemiştim diyenler çok oldu. Tam anlayamayanlar yabancı ülkede yaşamama verdi olayı. Tabii ki anlatmaya çalıştığım bazı yerlerde tıkandığım da olmuştur.

Düşünmekten yoksun olanlar zaten okumadı. Onlar sadece baktılar; sağ olsunlar.

İşte size girişte Utanmaz Adam’ı bu nedenle anlattım. Zira ben de bir gün bir şey okurken “çıt” diye bir ses duydum. Fakat sesin nereden geldiğini bir türlü çıkartamadım.

Karakter olarak haksızlıkları kaldırabilen biri değilimdir. Bu nedenle bir iş yeri haricinde nerede çalıştıysam kovulmuşumdur. Aptallarla geçinmeyi, bir arada olmayı oldum olası sevmedim. Fakat ne yazık ki galip gelen hep onlar olmuştur.

Taa ne zaman sonra anladım ki benim de “sabır“ damarım çatlamış. İşte o “çıt” sesinden sonra böyle abuk sabuk yazmaya başladım:-))

*

Araştırdıkça, okudukça bildiklerimizin %90’ının çöp tenekesine atılması gereken yalan dolan, hile hurdadan oluştuğuna karar verdim.

O gün bu gündür kimin kırılacağını, kimin darılıp kimin sarılacağını hiç düşünmeden yazıyorum. Evet düşünmeden yazıyorum zira geri kalan %10’la zaten iyi şeyler yazılır. Yetiyormuş öğrendiklerimizin %10’u aslında. Boşu boşuna doldurmuşlar kafamızı. Neredeyse esir almışlar bizi, biz farkına varmadan.

Millet günümüzde Corena aşısında “çip” var diye korkuyor. Beynimizde ne çipler var bir bilseler en yakın yardan atarlar kendilerini.

O nedenle yorgun beyinlerimiz.

O nedenle karışık zihinler.

O nedenle doğruları/ iyileri/ güzelleri göremiyoruz.

O nedenle binlerce, yüz binlerce kişinin öldüğü savaşlar oluyor.

İnsanlar açlıktan ölürken, milyarlarca Dolar harcanarak üretilen ölüm makineleri üretiliyor.

Kadın cinayetleri, çocuk istismarları… Yaşlılara eziyet, yoksullara ihanet.

Bir türlü çıkartamadıkları hayvan hakları yasası.

Bedava sanılan doğanın yağmalanışı, tarumar edilişi.

Yobazların her şeyi ucuza sattığı “din” pazarları…

O nedenle bu kadar kötü olduk.

Hyman Rickover “Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler ise kişileri konuşur.“ demiş. Bizim normalinde büyük olan beynimiz o kadar gereksiz şeylerle doldurulmuş ki (din gibi, örf gibi, adet gibi…) doğru dürüst şeyler için (bilim gibi, ilim gibi… irfan gibi) yer kalmamış. Sadece kişileri konuşur olmuşuz fikirlerin yerine.

Ben çoktan sıktım sünger gibi beynimi. Lağım kokuyordu çıkanlar.

Oh be! İyi ki “CIT” diye çatladı “SABIR” damarım.

Umarım sizin de bir gün bir yerinizden (kalbiniz hariç) “ÇIT” sesi gelir.

Nida Öz/ Almanya

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın