Deneme

Nilüfer Uçar ve Bir denemesi Daha

KİTAP YOLDAŞLIĞI

Konfüçyüs der ki; “Ne kadar meşgul olduğunu düşünürsen düşün, okumak için zaman ayırmazsan cahilliğe teslim olursun.”

      Atatürk de, “Efendiler, asıl düşmanımız cehalettir. Cehalet, yenilmesi gereken en büyük düşmandır!” der. Yüzyıllar geçse de doğru sözler güncelliğini koruyor. Bir toplum cehaleti dize getirmesi için okur oranını yükseltmesi gerekir.

Haklılarmı? Sanırım haklı değil çok haklılar. Bireylerin toplamı o toplumun geneli hakkında fikir verir. Çok uzaklaşmadan çevremizi gözlemlediğimizde Konfüçyüs ve Atatürk’ün ne demek istediğini daha iyi anlarız. Cehaletin düşmanı kitaplar ve çağdaş eğitimdir. Çağdaş eğitimden, kitap ve kütüphanelerden uzaklaşıldıkça cehaletin yılkı atları doludizgin yol almaya devam eder.Cehalet arttıkça sefalet ve felaket kader olmaya devam eder. Sorun, cahil cehaletinin farkında olmaması.

”Bir kitap okudum hayatım değişti” sözü aslında çok anlam içeren bir söz. Yaşamımıza neler katmaz ki okuduğumuz her kitap. Yeter ki onlarla gönül bağımız olsun. Gerisi çorap söküğü gibi gelir. Sevgili olur, dost olur, yoldaş olur, ne sayarsan o olur. Kanatlandırır, uçurur okurunu. Koluna girer ülkeler gezdirir. Yeter ki birlikte olma isteği oluşsun.

Gelişmişlik düzeyine ivme kazandıran, insan beynini besleyen, sözcük dağarcığına katkı sunan, farkındalık yaratan; konuşma, algılama, okuduğunu anlama, sorgulama gibi insanî değerleri varsıllaştıran etmentlerin başında okuma eylemi gelir.Kurumlar arası bilgi akışını sağlamada rol üstlenen, eğitsel amaç güden kitaplar aynı zamanda dile işlevsellik kazandırır. Gelişen hızlı teknoloji ve günümüz dünyasında kentleşmenin yarattığı nüfus yoğunluğu, rekabetin hızlanması, bilgi edinmenin kaçınılmaz olduğunu varsayarsak okumak daha da önem kazanmaktadır.

Görsel ve işitsel araçlar; radyo, bilgisayar. televizyon ve akıllı telefonların yaşamda çokça yer edinmesi okumaya (kitap ve diğer basılı öğeler) olan ilgiyi azalttığı elbette bilinmektedir. Denetimli bilinç oluşturabilmenin ana kaynağı olan kitaplar;beklentileri evrensel düzeye taşıma, toplumsal olayları ussal çerçeveden değerlendirebilme yetisini pekiştirir.Toplumların ekinsel (kültürel) sürecinin yozlaşmaması, düşünme bilincini kavramsal olmaktan çıkararak işlevselliğe yönlendirmenin yolu okumaktan geçer. Bilimsel düşünmenin temel koşullarını mantıksal bir zemine oturtmak için beğenisi yüksek kitaplar seçeneklerden en önemlisidir. Doğruyu bulma, doğru karar verme, us (akıl) yürütme, inaksal (doğmatik) düşüncelerden olabildiğince arınmak, yersiz saplantılardan kurtulmanın anahtarı okuma eylemidir.Yaşam koşullarının oluşumunu ussüzgecinden geçiren, kapalı devreden çıkarıp, şeffaf düzleme taşıyan kazanılan bilgilerin sonucudur.

Bir an için düşünelim; elinizdeki kitabınsevgili gibi yüreğinizi titrettiğini, ya da kalabalığın içinde sizi kaybettiğini, uçsuz bucaksız evrende özgürce uçurduğu duygusu ne muhteşem bir duygu. Kitap akarında sürüklenip okyanusun yalınkat yüreğinde kendinizle başbaşa kalmak, bir romanın kahramanı olmak, küçürek bir öyküye takılmak, şiirin dizelerinde sevdiğine seslenmek az şey mi? Bir gezi kitabında sırtınızda çantayla istediğin ülkeyi adımlamak. Kitap okumak için o kadar çok neden var ki!

İletişimin ana kaynağı dil / anadil, özümüz, varlık nedenimiz. Onu doğru kullanabilme, okuduğunu anlama, anladığını anlatabilmek az şey mi? Nereden ve nasıl beslenir dil. İşte dilin besin kaynakları; şiir, roman, öykü, deneme, makale, anlatı, ninni, masal, destan, gezi vb. yazılı yapıtlar.  Dünya klasiklerini unutmamak gerekir. Kitapları endemik çiçek bahçesi olarak düşlesek: dil, arı gibi öz toplar her kitaptan.

Kaygıyla baş edebilme, toplumsal olayları geniş perspektifte bakabilme yetisini güçlendirmek, edindiği birikimle algıyı derinleştirmek, çelişkilerden doğruyu seçebilmek, olayları analiz edebilmeyi öğrenmek..Bunlar için dahi kitaplarla gönüldaş, sırdaş, dost olunmaya değmez mi?

Öğrencilerimizin okuma, okuduğunu anlama, doğru ve çabuk karar verme, us (akıl) yürütme sorunları yaşadığı bilinmekte. Test yöntemi, teknolojik araçlar, isteksizlikve okumaya gereksinim duymamalarının olumsuz sonuçları.Kısa mesaj, dijital karakter (emoji) ya da kısaltmalarla yazın alanından uzaklaşırken,kısır bir dille yüz yüze kalmalarına neden olmakta. Üzücü bir gidişat.Toplumların gelişmişlik düzeyini belirleyen temel etmenlerin başında anadili yaşatmak gelir. Bu da yeni neslin önceliği ve görevi olmalı. Onlar gönüllü taşıyıcılar olmalılar.Bu aşamada sorunlara duyarlı yaklaşılmalı, çözümler üretilmeli. Çünkü anadil ulusların temel yaşam kaynağıdır. Onu yaşatmak görevimiz olmalı.

Kitaplar aşkın reçetesini vermeyebilir ama,sevincin, umudun, güzelliklerin reçetesini verebilir. İnsan yüreğindeki cevheri işleyen kalem; söz sanatını yazın sanatına karan ölümsüz yapıtlarla iç içe olmaktan daha güzel ne olabilir!..Sonsuzdan gelen sonsuza giden (ezelden ebede) bir yolcudur, evreni adımlayan bilge gezginlerdir onlar… Yoldaşlığı her koşulda güç verir. Karanlık yola ışıktır onlar… Sadık dostlarımız, kitaplarımız.

 Okuma alışkanlığını kazanmak devamlılık gerektirir. Boş zamana bırakılan bir uğraş olarak görülmemeli. Toplumsal olarak okumaya zaman ayırmadığımız gibi temel gereksinim olarak da görülmemekte. Televizyon izlemek için harcanan zaman okumadan esirgeniyor. Üzücü olan kitapların yüksek ederinden yakınanların çokluğu. Elbette günün koşulları bu isteği zorlaştırıyor. Geçim sıkıntısı önemli sorun. Yine de okumaya tutkun bireyler için bunlar sığınak olmuyor.Bunlar okuyucuyu ilgilendiren kısımlar. Yazar açıcından bakılırsa sıkıntı daha da büyük. Kitap uzun emek isteyen bir çalışma. Yazarın yıllarını alan zorlu bir süreç.Verilen emek ve maliyeti düşünülürse sorun ikiye katlanır. Yazar, iki başlı ejderha ile savaşan bir Don Kişot aynı zamanda. Artı ve eksiyönlerini analiz edilse de her koşulda okumalıyız.

Kültürel değişimin ivme kazandığı çağda; ya bu hıza ayak uydurmalıyız ya da geri kalma riskinin yarattığı sonuçlara katlanmalıyız. Yüzeysel düşünme tuzağından uzak durabilmek, olayları us süzgecinden geçirebilmek, özgün bir ahlak anlayışı kazanmanın yolu bilimsel içerikli kitapları okumakla ulaşabiliriz. Demokratik düşünme, eşitlik, insanî değerler, doğa sevgisi ve hoşgörü gibi erdemli özellikler bilgi birikiminin kazanımlarıdır. Az gelişmiş ya da geri kalmış ülkelerde okuma oranının çok düşük olduğu bilinmektedir.

   Okumazsak ne olur diye bir an düşünelim!..Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sını, Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye Destanı’nı, Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini, Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sını, Balzac’ın Vadideki Zambak’ını, Dante’nin İlahi Komedya’sını, Fakir Baykurt’un Irazcanın Dirliği’ni, Gustave Flaubert’in Madam Bovary’i, Aleksandr Puşkin’in Yüzbaşının Kızı’nı, Federico GarciaLorca’nı şiirlerini, Ali Özenç Çağlar’ın Siyanürlü Topraklar’ını ve daha nicesini nasıl tanırız, varlıklarından nasıl haberdar oluruz. Kitap deryasına inmeden,  okuyup tanımadan olur mu hiç?

Volter:’Okuma, ruhu yüceltir.’ demiş. Birey ve toplumların ruhsal durumunu yücelten, mutlu, huzurlu bir yaşam için olmazsa olmazlarımızdandır kitap dostluğu, arkadaşlığı. Toplumdaki sosyolojik, ekonomik ve kültürel etkenler bireyleri doğrudan veya dolaylı etkiler. Bu etkilerin neticesinde artan stresli yaşam sağlık sorunlara yol açtığı bilinir. Kitap okumak kişiyi yaşamın olumsuzluklarında uzaklaştırdığı gerçeği gözden ırak tutulmamalı. Kitap okumanın aracı olsa da, amaç; içindeki bilgileri alabilme, aldığını kullanabilme, bilinç oluşturabilme okuyucunun önceliği olmalı. Yoksa yığınla okunan kitap işlevselliğini yitirir.  

Okuma ve dil bir birini besleyen unsurlardır. Yoksa belli sayıda sözcükle konuşma, düşünme ve yazma işlevi yürütülür ki; kısır bir yol alış olur, dil hastalanır.  Dil eğitimi; ussal gelişim, özgürlük özlemlerin uyanışı, çağcıl görüş bilincinin oluşması için okumanın elzem bir gereksinim olduğu göz ardı edilmemeli. Evrenin ezgisini, ayak seslerin kuru gürültüsünde, silah çığırtkanlığından ve kaosun boz bulanık ortamında kurtarmanın koşulları; tutarlı bilgi edinme, dili çiçeklendirmeyle olası. Okuma oranı düştükçe tv. izleme oranı artmakta, kaba güç, kuralsızlık, inaksal (doğmatik) düşüncelere inanma, sorgulamadan uzak, sabit fikirli bireyler ordusu oluşur ki, ülkeleri uçuruma taşırlar. Geri kalmış ülkelerde gözlenen sonuç bu.

Ah kitap! Nereden baksam güzelsin, nasıl anlasam güzelsin diyebiliyorsan; o kitap kanına sızmış, damarlarını sızlatmış, enerji vermiş, ussal alanına pencereler açmıştır diye düşün. Okuma bozbulanık düşünceyi kitap suyunda paklar, belirsiz yolda rehber olur. Sayfaları arasına gizlediği büyülü dünyanın gizlerine kapılar açar. Sıcaklığını, dostluğunu duyumsatır yol alışında. Belki kitap şapkasında tavşan çıkarmaz ama sonsuz bilgi sunar. Kitap toprak ana gibidir, bereketi bağrında büyütür. Her sayfasına atılan bilgi tohumu filizlenir dal budak salar, evreni dolaşır ölümsüzlüğüyle. Kitaba yoldaş olmak için neden beklenir ki!

Ekinsel (kültürel) ırmağın donanımlı can yeleği, kitaplarımız, yol arkadaşlarımızdır…

 Nilüfer Uçar/ Temmuz 2023

***

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın