O LİMAN
ıslak sesimi bıraktım boynu bükük sığınaklara
acının kırağı çaldığı sabahlardı
dokundum yalnızlığın koyu yüzüne
dalganın yonttuğu sahildi / kendimdim / yalnızdım
Nilgün Marmara “kutsal neyimiz kaldı” dediği an’dı
saçaklara yuva yapan kuş bendim
alıngan kusurlarımı bıraktığım yokuşlar tanıdıktı
akşamın daralan ağzıydı
düş ölüsüne ağlayan suskun ırmak ben gibiydi
Sylvia Plath sonsuzluk uykusuna daldığı an’dı
rüzgârın son seferiydi doğa sesini yitirmişti
ben ki mutluluk kentleri yapıyordum güz yapraklarıyla
saçak kuşları masal anlatırken erik dalına
geceyi kaldırdım serinlik çöktü avluya
Füruğ Ferruhzad “bitimsiz bir huzur istiyorum” dediği an’dı
söz sesini aradı ölü bir ağızda
toprağa dökülen merhametin güçsüz kalbiydi
“taşların yaşı yok / ölüm üşüyor” kusursuz gün doğarken
gece benliğine sığındı güneşin ölümsüzlüğünde
Virginia Woolf / yaralı gövdeyi Ouse nehrinde bıraktığı an’dı
o limandan dönen de olmadı
Nilüfer Uçar
***
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz