Deneme

Orhan Bahçıvan ve Yeni Bir Denemesi

Mitoloji de Örümceğin Hikayesi!

Anadolu toprakları üstünde anlatılan söylencelerin, tarihsel bir kronolojisi hazırlanırsa, sanıyorum insanlık tarihinin en ince detaylarıda gündeme gelecektir. Bu detayların içinde var olan yaradılış söylenceleri en son anlatım şekliyle Yunan mitolojileri olarak biliniyor. Oysa aynı anlatılar diğer bir koldan Asya toprakları üstünde de ayrı, Afrka toprakları üzerinde ise ayrı bir söylev biçimiyle gündeme geliyor.

Hangisi doğru demek yerine her anlatılan söylenceyi insanlık adına kültür mirası olarak kayıtlara geçmek, değişik anlatım biçimlerini de insanlık tarihinde bir zenginlik olarak algılıyoruz.

Şimdi biraz sonra sözünü edeceğimiz Örümceğin yaradılışı her iki kolda da aynı, anlatım sahası olarak farklı olunca kültürel yapı da farklı yansıyor. Bu farklılık insanlık tarihinin zenginliğini gösteriyor.

Birinci Söylence:

Yunan mitolojisinde Zeka Tanrısı olarak bilinen Athena, insanlar arasında var olan el işlerini de insanlara öğretici olarak anlatılır. Kadınlara el örgülerini öğreten ve onlara en güzel işleme öğelerini aktaran biri olarak gündeme geliyor.

Zeka Tanrısı Athena aynı zamanda Tanrılar Tanrısı Zeus’un kızıdır. Athena, kadınlar arasında gelişen ince işlemelerin ve oyalı nakışlırın hem öğreticisi hem de koruyucusu olduğunu her seferinde söylüyordu.

Zeka Tanrıçası Athena, işleme alanında ki, hünerini Tanrıların kraliçesi olarak bilinen Hera’nın düğünde giyindiği gelinliği kendi elleriyle hazırlamıştı. Nakış işlerinde o denli usta ve o denli becerikliydi ki, çevresinde bulunan tüm Yunanlı, Lydia’lı kadınlar da onun yanında yetişerek en az Athena kadar hüner sahibi olmuştular.

Zeka Tanrıçası Athena çok iyi yürekli bir tanrıçaydı. Ama bütün Tanrılar gibi o da kızınca çok çabuk öfkelenir ve acımasız olurdu. Bu acımasızlığı intikama dönüşünce, intikamı da korkunç olurdu.

Ama söylenceler içinde, intikamcı bir Tanrı olarak değil, barışçı bir Tanrı olarak sürekli kendisinden söz ettirmiştir.

El sanatları alanında Tanrıça Athena’nın çıraklığını yapan kadın ve kızların içinde, çok güzel ustalar da yetişmişti. Bu ustalıklarından dolayı kibirlenen, böbürlenen ve kendisine bu sanatı öğreten Athena’ya bile kafa tutanlar olmuştu.

Lydia’lı bir kız işleme sanatında o denli ileri düzeye gitmiş ki, kendisine bu sanatı öğreten Zeka Tanrıçası Athena’ya bile kafa tutar olmuş.

Athena’ya kafa tutan bu kızın adını söylenceler Arakne olarak veriyor. Bu kız gergef işlemekte, oya yapmakta, pul dökmekte o kadar ustalaşmış ki, ustalığına çevresinde bulunan tüm insanlar hayran olduğu kadar, Zeus’un güzel kızı Nymphave Nympha’ya arkadaşlık eden perileribile ormandan, subaşlarından ayrılarak onun sanatını seyre gelirlerdi. Bu kızın çevresine oturup, onu uzun uzun seyrederlerdi. Birgün bu kızı seyreden periler, bu Lydia’lı kıza

“Bu kadar güzel gergef işlemeyi, sanaZeka Tanrıçası Athena mı öğretti?” diye sordular.

Lydia’lı kız ise:

“Athena dediğniz de kim oluyor, ben gergef işleme sanatını herkesten, Athena dediğiniz o Tanriçadan da güzel işlerim”  diye övünmeye başladı.

Zeka Tanrıçası Athena bütün bu konuşmaları dinliyordu.  İyi yürekli, barışçıl olan Tanrıça, ihtiyar bir kadın kılığına girerekLydia’lı Arakne’nin yanına geldi. O ünlü öğütlerinden biraz nasibini alsın diye başladı yaşlı bir kadın edasıyla genç kıza öğütler vermeye.

Zeka Tanrıçası Atena:

“Kızım benim gibi yaşlı bir kadının öğütlerini yabana atma, biliyorum sen genç bir kız olarak, sanatında çok ileri gitmiş,başarılı olmuş olabilirsin. Ama, sen bir fanisin (ölümlü), sözünü ettiğin Athena ise, bir Tanrıça hemde, zeka tanrıçası. Tanrıçaların kuvetleri ve kurdetleri her şeyin üstündedir. Sen Atehena ile yarışamazsın.”

Lydia’lı Arakne Şöyle dedi:

“Ben kibirlenmiyorum, böbürlenmiyorum, kendimi büyük falanda görmüyorum, ben sanatta olan gücümü söylüyorum. Evet bunları bana Athena öğretti ama ben onu geçtiğimi söylüyorum. Bu sözlerimde bir gerçetkir. Gelsin yarıyşalım. Ben ounu geçtiğimi kanıtlamaya hazırım”.

Lydia’lı Arakne sözünü bitirince, yaşlı kadın kılığına giren Athena birdan kılık değiştirerek, Kendi öz görüntüsüne geçti. Lydia’lı kızın ustası olduğunu çırakların ustayı hiçbir zaman geçemeyeceğini söyleyerek, yarışmayı başlattı.

Bu alanda bildiğimiz birkaç örnek verelim. Erzurum çifte minare camisinin yapımında da böylesi bir anlatım yani usta çırak yarışması vardır. Yeni Asya çöllerinde, en yi at sürme olayını içeren bir usta çırak olayı gündeme gelir. Azerbaycan sahasında var olan aşıkların arasında da böylesi bir usta çırak yarışması anlatılır.

Gelelim söylencemize: Söylencede var olan yarışma başlamıştı.Zeka Tanrıçası Athena gergef üstüne, Olympos Dağı’nı ve Olympos dağında ki Tanrıları işlemeye başladı.

Lydia’lı Arakne ise, gergefi üstüne Olympos Dağında ki Tanrıların yaşadığı aşk maceralarını işlemeye başladı.

Yarışma bittiği zaman, Athena Lydia’lı Arakne’nin gergefinde hiçbir kusur bulamadı. Çevresinde bulunan diğer izleyiciler de gergefte kusur olmadığını ve Lydia’lı Aranke’nin bu yarışta Tanrıça Athena’yı yendiğini söylediler.

Bu yenilgiye çok sinirlenen Athena Lydia’lı Aranke’nin gergefini buruşturarak yere vurdu. Bu olaya çok üzülen Lydia’lı Aranke üzüntüsünden intihar etmeye kalktıştı. İntihar etmesine izin vermeyen Tanrıça Athena bu kızın gergefini bir ağ şekline dönüştürdü ve kızı da üstüne örümcek olarak koydu. O gün bugündür. Ağ üstünde gezinen Lydia’lı Aranke, her ağ ördüğünde Tanrıça Athena’yı yendiğinikanıtlıyor.

Yani kendi gergefini kendisi örüyüp duruyor. Her ağ ördüğünde tanrıça Athena’yı yendiğini bağırıyor. Her seferinde Zeka Tanrıçası Athena’nın bu haksızlığını dile getiriyormuş.

İkinci Söylence

Gelelim bir Afrika söylencesine:

Deniz kenarında yaşayan ve denizciler Tanrısı Cordoba’ya bağlılığını bildiren Canda kabilesi, geçimini ot ve ağaç kökleriye giderirmiş.

Yörenin geçirdiği bir kuraklık yüzünden tüm kabile üyeleri ölüm denilen gerçekle yüz yüze gelirler. İşte bu sırada, denizler Tanrısı Cordoba bu olaya çok üzülür ve insan kılığına girerek bu kabile üyelerine yardım kararı alır.

İnsan görüntüsüyle karaya çıkan Tanrı Cordoba, bu kabile üyelerine ağ örmesini ve balık avlamasını öğretir. Ağ örme sanatının en ince ayrıntılarını da bu kabile üyelerine öğreten denizler Tanrısı Cordoba, kabile üyelerinin artık bu ağ örme ve balık avlama sanıtının en ince ayrıntılarını öğrettiğine inanan Tanrı Cordoba, tekrar denizlerin dünyasına gitmeye karar verir.

Ancak “bu arada ağ örme sanıtının ustası kim” diye bir tartışma başlar. Denizler Tanrısı Cordoba bu işi öğretenin usta olduğunu söyler.

Hiçbir kabile üyesinden ses çıkmaz. Yalnız kabileden çok uzaklarda yaşayan bir genç delikanlı ortaya çıkar ve denizler Tanrısı Cordoba’ya bağırır:

“Bu işin ustası benim” diye.

Olayın tartışma safhasını geçerek, yarışma safhasını anlatalım.

Genç Çocukla, denizler Tanrısı Cordoba arasında ağ örme yarışması başlar.

Sonuç olarak, denizler Tanrısı, bakar ki, çocuk gerçekten ağ örme sanatında kendisinden çokca önde ve oldukça usta.

Denizler tanrısını büyük bir kıskançlık hırsı bürür. Yarışmanın sonunu beklemeyen Tanrı Cordoba balık ağını örümcek ağ şekline dönüştürür. Onunla yarışan çocuğu da ağ üstünde bir örümcek şekline dönüştürerek kendisine karşı çıkan ölümcül insandan böylesine intikam almıştır.

O gün bu gündür. O Afrikalı çocuk, ağ sanatını her alanda, her yerde sergiler. Maksat hem ağ örerek karnını doyurmak. Hemde, denizler Tanrısı Cordoba’ya ustalığını kanıtladığını ispat etmektir.

Orhan Bahçıvan.

***

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın