Deneme

Özlem Yıldız HAİKU Üzerine Çeşitlemeler

Baykuş Kısmeti / deneme

Haiku, Japonya’da doğmuş bir şiir türü. Üç dizeden oluşan bu anlatı parçacığı ile farklı zamanlarda karşılaşmış olsam da öylesi bir şey yazmak için kalemi elime alışım “İkigai” adlı kitabı okumamdan sonradır. Kişisel gelişim kitabı da diyebileceğim İkigai, bölümlerinden birini bu şiirlere ayırmıştı. Ne zaman ortaya çıktığı, insana ne kattığı, nasıl yazıldığı anlatılıyordu. Özetle söylemem gerekirse “Ne görüyorsun, ne düşünüyorsun, yaşadığın “an”ın özü ne?” gibi sorulara 5-7-5 heceden oluşan üç dizelik bir yanıt vermekti bütün mesele. Bu yanıtlar kimi zaman bir öykü parçası, kimi zaman bir fotoğraf, kimi zaman da özlü bir söz olarak ortaya çıkıyordu.

Açıkçası pandeminin sıkışmışlığı içinde bu anlık üretim çok iyi gelmişti bana. Kısılıp kaldığımız evimizin curcunasında uzun soluklu bir metnin başına oturamasam da üretimim devam ediyordu. Paylaşım kolaylığı, dil üzerinde düşünme olanağı, ortaya yeni bir şeyler çıkarmanın mutluluğu üst üste eklenince sürüp gitti bu macera.

Ben böyle yazıp sildikçe “haiku”ların bizim manilerimize benzediğini fark ettim. Manilerimiz de kısaydı, manilerimiz de çoğu zaman dört dizede derdini anlatabiliyordu. Ne var ki o güzel tür zamana yenik düşmüştü. Şimdilerde sakızlarda fal olarak açılıyordu. Haiku ise en kısa lirik şiir biçimi olarak varlığını korumakla kalmayıp dünyaya açılmış. Aslında tarihi 16. yüzyıla kadar dayanan bu tür de başlangıçta sözcüklerle yapılan bir oyun gibi nitelendirilip ikinci sınıf bir edebiyat gibi görülmüş. Ta ki modern haiku şiirinin ustası MasaokaShiki (1867-1902) “Haiku edebiyattır.” diyene kadar.

Eh, mademki“Haiku edebiyattır.” ne duruyordum o zaman.

Anılardan, gözlemlerden, seslerden, renklerden, fotoğraflardan yola çıkarak epey haiku yazdım. Daha önce fotoğraflı şiirler sergisi de açmıştım. Bir arkadaşım, “Tamam fotoğrafa bak ama okuyucu da ille o fotoğrafı görmek zorunda değil.” demişti. Haikularla uğraşırken onun ne demek istediğini çok iyi anladım. Şiir, genel anlamda gücünü çağrışımlardan alan bir tür.“Fotoğraf bir sır hakkında bir sırdır. Ne kadar çok şey söylerse o kadar az anlarız.” cümlesi pekâlâ şiire de uyarlanabilir.

Dalından kopmuş

Gül gezer bahçelerde 

Dokunsan solar

Bu üç dize bir fotoğrafın meyvesi. Şimdi düşününce de o görüntü kafamda canlanıyor. Buraya da betimleyebilirim onu. Ancak her okuyucunun kafasında canlanacak biricik resmi yok etmiş olurum o zaman.

Elbette yazım aşamasında kimi zaman o ilk resmin ebru gibi durmadan değiştiği de oldu kafamda. Dilin sonsuz çeşitlemesinde yan yana getirdiğiniz beş altı sözcükle başlattığınız tepkime parlayıp sönüverdiyse bir başkasını arayıp bulmak gerekti. Flaubert, “doğru sözcük” diye bir kavramdan söz eder. Yazarken onu saklandığı yerden bulup çıkarmak gerekir. Doğru sözcük balığa su, bize hava neyse anlatıma odur. Zengin bir anlam sözcüklerle kuşanmış olarak çıkar karşımıza. Eğer ortada doğru sözcükler varsa biz onları “görmeden” anlama ulaşırız.

Başında tabla  

Şehri arşınlar çocuk  

Narası gevrek

Bu haiku en sevdiklerimden. Buradaki sözcükleri değiştirmek te mümkün tabi. Ama yazı serüvenimin geldiği noktada en doğru sözcükler (şimdilik) bunlar.

Elbette tüm yazdıklarım cuk oturmuyor anlamın üzerine. Bir terzi gibi prova ettiğim oluyor onları. Bir sayıklama gibi tekrar tekrar çalıştırmayı deniyorum marş basmayan o “arabayı”. Bıkıp bıraksam da o benim peşimi bırakmıyor. Kimi zaman sözümü dinlemiyor haiku. Kafasının dikine gidiyor. Belki de o yüzden sakızlarda fal olmakla kalmayıp dünyayı dolaşmaya çıkmış.

Harf taşır söze  

Kıskacında karınca  

Yüktür anlatmak.

Her an için kalkıp benden de gidebilir haiku. Şimdilerde gönlünü yapmaya çalışıyorum. Ben böyle uğraştıkça o da bir anda dökülüveriyor dilimden. Bana da sadece yazması kalıyor.

Baykuş kısmeti / Şaire düşte şiir / Yazmasa olmaz                                               

Özlem Yıldız/ Ekim/ 2022 /Soma

***

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın