iÖğrencinin Kitap Aşkı
Derslerinin bitmesine yakın, öğrencilerine okuduğu kitaplardan söz ederdi. En azından bir iki öğrencinin harekete geçmesini isterdi. Kimi zaman öğretmenler odasına kadar sürerdi bu muhabbet.
Geçen gün de Angela Nanetti’nin “Kuyruklu Yıldız Eken Adam” kitabını övmüştü. Gerçekten de sevmişti o kitabı. Bir buzdağı gibi anlatılanlar kadar sezdirilenler de vardı içinde.
O böyle övdükçe bir öğrenci peşine takıldı. “Öğretmenim.” dedi, “Ben bu öğlen Ancela Nane ettiyi alacağım.”
“Nanetti çocuğum, Nanetti.”
“İşte onu öğretmenim, bu öğlen…”
Öğleden sonraki ilk derste yine bir aradaydılar. Öğretmen doğrudan fiiller konusuna girmişti. Bir boşluk bulan sabahki öğrenci, “Hocam.” dedi, “Her yere baktım, Ancelina Juli’nin kitabını bulamadım.”
Öğretmenin espri yapacağı tuttu.
“Oğlum.” dedi, “Ben sana Angelina Julie demedim ki.”
“Ne dediniz hocam?”
“Paris Hilton, dedim”
Arka sıralardan başka bir öğrenci, “Hoccam!” dedi, “Paris Hilton olduğunu bilsem ben de o kitabın peşine düşerdim.”
“Düş de kalkma emi!”
***
En Karizmatik Öğretmen
Öğrenciler nereden esinlendilerse dershane öğretmenleri arasında “en”ler yarışması düzenlemişlerdi. Anlatım ustalığı, iletişim becerileri, pratiklik, komiklik…
“En Karizmatik Öğretmen” en çok merak edilen başlıktı.
T. Öğretmen karizma konusunda kimseye pabuç bırakacağını düşünmüyordu. Branşını su gibi içmişti. Çözemeyeceği soru da sorun da yoktu. Kurumu çekip çevirenlerin başında geliyordu. Hele son model arabası dillere destandı.
Bir gün komşu ilçeden gelirken dersi biten birkaç öğretmeni de almıştı arabasına. O zamanlar duble olmamış yoldaki bir düzlükte iki yüz basmıştı.
Herkes nefesini tutmuştu.
“Niye konuşmuyorsunuz?” diye sorduğunda, “Ecele giderken konuşulur mu?” diyen de çıkmamıştı.
S. Öğretmen daha sakindi. O da branşında iyiydi. Çok konuşmazdı. Kasıntıya kaçmayan dik bir yürüyüşü vardı. Ağır hareket ederdi. Şöyle bir baksa öğrenciler ne demek istediğini anlardı.
En krizmatik öğretmen yarışmasını o kazandı.
T. Öğretmen iddiasını sürdürüyordu. Ona göre öğrenciler yanılmıştı.
“Yahu,” diyordu. “Bilmiyorlar ki adamın bel fıtığı var, zorundan öyle yürüyor.”
Özlem Yıldız
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz