Deneme

Prof. Zehra Gül Aşkın ve Felsefe Yazıları

Eğitim, İnsan Dünyasına Has Bir Fenomendir.

Prof. Dr. Zehragül Aşkın [1]

 Eğitimin insan dünyasına has bir fenomen olmasından ne anlamalıyız? Soruya yanıt verebilmek için öncelikle eğitimin,  insan dünyasına has bir fenomen olmasını mümkün kılan ontolojik temeli açığa çıkarmalıyız.  Bunun için  de dünyada insan varlık tarzında varolan türümüzü, insan varlık tarzında varolmayan canlılardan ayıran   varlıksal yapısına yakından bakmalıyız. Bu yakından bakış bizi, “bir canlı türü” olma ile “o türün bireyi olma” arasındaki ayrımın yanına götürür. Nitekim bu ayrım açısından soruna bakacak olursak, “insan” denen canlı varlık türü ile insan dışındaki canlı varlık türleri arasındaki yapısal farklılığı yakından görebiliriz. Çünkü “tür” olma ile o türün “bireyi” olmanın aynı anlama geldiği yerde, başı sonu olmayan bir tekrardan, “aynı”lığın sürüp gitmesinden ve o türün tekleri için başka var olma imkanlarının bulunmamasından söz edilebilir.Organik doğada, insan dışındaki bir canlı türünün özellikleri ile o canlı türünün üyelerinin özellikleri örtüşür. Çünkü canlı türlerinin üyeleri, türlerinin özelliklerini tekrarlarlar. Belirli bir canlı varlık türünün özelliği de, o türün her bir üyesinde bulunan özelliklerin toplamından başka bir şey değildir. Schopenhauer’ın söylediği gibi insan dışındaki canlı türleri kendilerini üyelerinde yeniden üretir . Burada “tür olma” ile “türün bireyi olma” aynı şeydir.  “Hayvanlarda bütünüyle türlerinin karakteri ağır basar. (…), bireysel karakterlerin her türlü izi, türün ortak karakteriyle kaynaşır”(2005:77). İnsan dışındaki canlı varlık türlerinin üyeleri, doğa tarafından kendilerineverilen türsel özelliklerinin sınırını aşamazlar. Bu türsel özellikler, o türün üyeleri için hazır ya daverili özelliklerdir. Belirli bir canlı türünün üyeleri, doğanın (türün) kendisine verdiği özellikleritekrarlar. Bu nedenle organik doğa (hayat), bu türden bir tekrardan ibarettir. Böyle bir tekrar, bedensel fizyolojik işlevlerin dairesel hareketine  dayanır. Bu bağlamda bir kedinin, kedi olma’nın anlamına yapacağı herhangi bir katkı olamayacağı gibi, herhangi bir kedinin, kendi türünü oluşturan diğer kedilerden farklı bir varolma  tarzı da yoktur. Bu sonuç,   doğa tarafından hazır-verili özelliklerle donatılan hayvanlar dünyasında eğitime  gerek olmadığı anlamına gelmelidir. Hayvanlar dünyasında bir eğitime gerek olmamasının nedeni,varlık-yapılarının gerektirdiği bir durumdur. Bu durum aynı zamanda onların  dik durma, el ve zihin koordinasyonunu  alet yapımı için kullanma gibi fizyolojik donanımlar yanında  ortak bir geçmişe (tarih) ve bu geçmiş üstünde yükselen bir tarih bilincine ve ortak bir yaşam sosyalizasyonuna   sahip olmamalarında temellenir.Oysa insanda durum bunun tam tersidir. İnsan, canlı (doğal) varlık olmasına ek olarak, ona indirgenemeyen, onunla açıklanamayan tarihsel/toplumsal varlık alanlarına da sahip bir varlıktır. Bu alan insanın yapıp etmelerinin ürünü olan felsefe, bilim ve sanat gibi  tüm başarılarının ve aynı zamanda da  insanlığa ve doğaya karşıt yıkıcı  tutumlarının   sonucu olan tüm başarısızlıklarının alanıdır. İnsanın birbirine indirgenemeyen, ama birbiriyle ilişkili bu varlık alanlarına sahip olmasını mümkün kılan şey, insanda, “tür olma” ile bu “türün bireyi olma”nın anlamının bütünüyle örtüşmemesidir. İnsan tekleri, birbiriyle ilişkili ama birbirinden farklı bu varlık alanlarının kesişme yeridir. Tarihsel/toplumsal varlık alanı, her bir insan bireyinin katıldığı, ama tek başına onun eseri olmayan ama onda birleşen alanlardır. Belirli bir tarihsel/toplumsal koşullarda (insan başarılarının alanında) yaşayan insan teklerinin, yapıp-etmelerinin ürünü olan değerler de tarihsel varlık alanına katılır. İnsan dünyası tarihsel varlık alanına katılan bu değerlerle bir yenilenme süreci olarak olagelir. Bu nedenle eğitim fenomeni,  ancak belli bir canlı türü olma ile bu türün bireyi olmanın birbirine indirgenemediği  varlıksal yapıda (insanda) söz konusu olabilir. Nitekim, bir canlı varlığın eğitiminden sözedilebilmesi için, onun bir olanaklar varlığı olması, bilgi ve deneyimlerini bireysel ömrü içinde bırakmayıp  eğitim aracılığıyla kendisinden sonra gelen kuşaklara aktarması yani “eğiten ve eğitilebilen” bir varlık olmasını gerektirir. Bu noktada insan,  biyolojik olmayan, ikinci evrim denilebilecek  kültür evrimini, eğitim aracılığıyla gerçekleştirir. Hemen her kültürde bilinen, birine “insan ol” dediğimizde kastettiğimiz şey veya bir şeyi “insanlık dışı” olarak nitelendirdiğimizde, buradaki “insanlık” kavramıyla dile getirdiğimiz şey, tam da burada açığa çıkmaktadır. İnsanlık, insanın salt canlı varlık olması itibariyle bio-psişik varlığına gönderme yapan özelliklerine karşılık gelmez. İnsan varlık tarzında dünyaya gelme, tüm diğer canlı türlerinin özelliklerinde olduğu gibi hazır/ verili bir şeydir.Oysa insanlık, hazır, olmuş bitmiş bir şey değil, bir olabilirliktir.Bir şeye olanak halinde sahip olmak demek bunun her zaman zorunlulukla gerçekleşeceği anlamına gelmez. Çünkü bu tür olanaklar, “tür olarak insanın, diğer varlıklardan ayrımını  ortaya koyan;  sahip olduğu/olabileceği olanaklara karşılık gelir. Bu bağlamda “insan olmak”, tarihsel/toplumsal koşullarda yaşayan somut insan teklerinin yaşamlarında, yapıp etmeleriyle ve bu yapıp etmelerinin sonucu olarak ortaya koydukları   değerler ile   gerçekleştirilir. Bu gerçekleştirme de kişiler, bu olabilirliklerin  taşıyıcısı olarak yaşamlarında, “insan olma”nın anlamını yaratırlar. Böylelikle, eğitim aracılığıyla zoolojik ıskalanın dışına çıkarak insansallaşabilirler. 

***


[1]Mersin Üniv. Felsefe Tarihi Anabilim Dalı Başkanı

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın