2. Erdemli ve Mutlu Bir Yasam Mümkün mü?
Değerli Felsefe Dostları, Dünya Felsefe günü 20 yaşında oysa felsefe 2500 yaşında . Felsefenin bu uzun tarihinden felsefe adına çıkarabileceğimiz en kapsayıcı tanım, onun yaşamın içinde ve hizmetinde olmasıdır. Yaşamın içindeki en temel sorulardan birisi ise mutlu ve erdemli bir yaşamın mümkün olup olmadığı sorusudur. Nitekim felsefenin doğum yerinden günümüze tam olarak 2622 yıl 12 ay ve (bugün 1 Aralık olduğuna göre) 2 gün geçmesine rağmen bizler, hala mutlu ve erdemli yani hakkı verilmiş bir yaşamın olanaklı olup olmadığını soruyoruz. Bu soruyu sorduğumuzda ise insan doğa karşıtlığına değil de uyumuna dayanan ve birbirimizden ve her şeyden sorumlu olduğumuz düşüncesine sırtını dayayan Stoacı felsefenin çok değerli öğretisinin yanına geliyoruz.
Şimdi, Antik yasam bilgeliğini merkeze alan Stoacılar, Sokrates gibi felsefeden erdem öğretisini anlamışlardır ve erdemler üzerinden felsefeylemişlerdir. Öyleyse soralım nedir bu erdemler? Birincisi , doğaya uygun yaşamak. İkincisi, günümüz toplumunun çok ihtiyacı olan aklın doğru kullanımına dayalı bilgelik ve üçüncüsü, Greklerin Pathos adını verdikleri gündelik yaşamda bizi aşağıya çeken duygu durumlarımızla araya mesafe koymak veya bunları nötralize etmektir diyebiliriz.
Şimdi değerbilir felsefe dostları, Stoacılar doğadan bizim anladığımız anlamda bir natüralizmi anlamamışlardır. Bu konuda Aristotales’in Fizik adlı eserinde vermiş olduğu meşe palamudu örneğinin izinden ilerlemişlerdir. Aristotales’e göre, bir meşe palamudu için doğal olan şey , meşe ağacı olmaktır. Bu örneği günümüze uyarlarsak, bir kaysı çekirdeği için de doğal olan şey kaysı ağacı olmaktır. Bu noktada doğasını aklı oluşturan insan için doğal olan nedir? diye sormalıyız değıl mi? Stoacılara göre, insan için doğal olan, aklının en yüksek fonksiyon ve işlevlerine ulaşmaktır. Stoacıların bu tanımına göre, doğasını gerçekleştirmiş insan, aklının en yüksek işlev ve fonksiyonu olan erdem öğretisini gerçekleştirmiş ve buna uygun yaşam pratikleri kazanmış bir insandır. Yani, iradesini hem kendi adına hem de kamusal yarar adına iyi, güzel ve doğruya bağlamış olan kişidir. Stoacılara göre, iradenin iyi-güzel-doğru olana yönlendirilebilmesi için de aklın doğru kullanımına yani ikinci erdeme ihtiyacımız var. Bilmiyorum değerli felsefe dostları bana katılır mısınız? Sanki Stoacılar, binlerce yıl öncesinden aklın yanlış kullanımının bireysel ve toplumsal bağlamda bir çok düşünce hastalığına yol açtığını görmüşler gibi. Bu nedenle Stoacılar için aklın doğru kullanımı erdemi merkezi bir öneme sahiptir. Tabi ki aklı doğru kullanabilmek için de bireysel yarar ve çıkarlarımızın güdümünde olan ve üçüncü erdemi oluşturan duygularımızla aramıza mesafe koymalıyız. Neden diye sorucak olursaniz, bunun nedeni açık. Çünkü bireysel arzu ve istekler kamusal iyiliğin degil ; bencilliğin hizmetindedir. Stoacılar insanı varolan her şeyde olan fakat antropomorf ve aşkınsal olmayan Logos (evrensel akıl/ yasa) ile etkin bir ilişki içinde düşünmüşlerdir. Bu nokta da Stoacı akıl neyi hedefliyor diye sormalıyız değıl mi?
Değerli Felsefe Dostları, Stoacı akıl, mutluluğu hedefliyor. Stoacılara göre mutluluğun bir formülü var.
Öyleyse nedir bu formül?
Yanıt için 3.Yazı bölümünde görüşmek dileğiyle……….
Prof. Zehragül Aşkın
*** |
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz