Edebiyat

ŞAİR BİYOGRAFİLERİ/ Asım Gönen

Şari Asım Gönen Kimdir?

Asım Gönen 1945 yılında Artvin’in Ardanuç kazasının Aydın köyünde doğdu. Ailesi o dört yaşlarındayken akrabalarıyla birlikte Kırşehir’e göç etti. Merkeze bağlı yedi hanelik bir köyde çiftçilik yaparak yaşamlarını sürdürdüler. Ailenin en büyük oğlu olan Gönen, küçük yaşta köy çocuklarıyla birlikte kendi sığırlarının çobanlığını yaparak üretimin içine girmiş oldu. Köyde okul olmadığı için ilkokula ailesinden on yaşlarında ayrılarak şehirde bir akrabalarının yanında başladı. 

  Ayrılıkların başı yazmalı hüzünlerini, ilk olarak karların yolları kapladığı beyazlarda yaşadı. İlk kez eline geçen kurşun kalemlerin siyah, sarı parlak renkleri, aynı renklerle her karşılaştığında, çocukluğunun o benzer duygularını ayaklandırdı. O sıralarda başakların sesi adlı reklamlardan dinlediği halk şiirleri, şiire bağlanmasına neden oldu. Ortaokuldan sonra öğretmen okulunu yatılı okudu. Öğretmen olduğu gün TÖS e üye oldu. TÖS kapatıldıktan sonra TÖBDER de örgütlü mücadeleye, zaman zaman da yönetim kurullarında görevler alarak devam etti. Uzun yıllar köylerde öğretmenlik yaptı. Köy gecelerinin derin sessizliği, o sessizliği zaman zaman bozan baykuş sesleri, halkın yaşamı, özverisi, üretim içindeki insanın güzelliği, ondaki güzellik duygularının belkemiğini oluşturdu. 

  Evli ve üç çocuk babası olan Gönen emekli olduktan sonra İzmir’e yerleşti. Yazarlar sendikası ve Edebiyatçılar Derneğine üye oldu. On sene kadar Yazarlar Sendikası İzmir Temsilciliğinin yönetim kurullarında görevler üstlendi. Ekonomik krizler ve benzer nedenlerle işten çıkarmalar, işsiz babalar, çocuğuna süt bulamayan anneler, açlık ve yoksulluk, mutluluğu hak eden insanların kaderi olunca, bunun yarattığı içsellik Gönen’in şiirinin özünü oluşturdu. İnsanın insana çektirdiği acılar toplumun ve özellikle emekçilerin olduğu kadar Asım Gönen’in de acıları oldu. 

  Sen Ayrılığa Eyerli Şarkısın, Acının Volkanı, Yaramdan Hasretin Aktı, Gül Kokan Düşler, Ülke ve Ekmek, Karmat ile Arbatan yayınlanmış şiir kitaplarıdır. Fırtınada Kaçkar Çıplaktı ve Yalancı Baharın Çiçekleri adlı romanları yayınlanmıştır. 

 Şiirleri ve yazıları Varlık, İnsancıl, Berfin Bahar, Evrensel Kültür,Agora,Yaşam Sanat, Anadolu Ekini, Yeni Dönem, Damar, Sanat ve Hayat, Sancı, başta olmak üzere pek çok dergide yayınlanmıştır.  

  Enver Gökçe şiir başarı, Yılmaz Güney şiir emek, Attila İlhan Şiir emek, Vahdettin Bozgeyik şiir birincilik, Kaygusuz Abdal şiir birincilik ödülleri almıştır.  

***

GİDENE AĞIT        

yoksul bir adamı gömdük toprağa 

toprak utandı 

bütün acılarını yığdık üzerine 

adam göğsünde uyuduğum babamdı 

babam dedim diktiği ağaca 

sürdüğü toprağa babam 

çektiği acılar kendinden ağırdı 

onun en büyük hasreti gülücüğüydü annemin 

babam gözleri açık kalmış bir vedaydı 

gurbet ve keder karışmış bir isyandı yüzü 

yüzü güz yelinin ısırdığı uzunhavaydı 

ve boş kapların gürültüsüydü azığı 

babam dedim acı soğana babam 

babamın kendinden ürkmüş bir intihardı yaşadığı 

DURUP DURURKEN ŞİİR 

gözlerin yeşildi yıldızlar sarı 

o yüzden bütün ağaçları sevdim 

                           bütün yaprakları 

o yüzden küstüm gökyüzüne 

                     düşürdüm dalından sonbaharı 

kavuşmak yeşildi, ayrılık sarı  

o yüzden mesafeleri ısıra ısıra baktım gökyüzüne 

saydıkça çoğalıyordu boşluğun kızıl damlaları 

o yüzden kızgın saclara koydum gözlerimi de 

bir bir saydım 

                    sılaya doğru akan yıldızları 

gözlerim yolların yokuşuydu 

gün batımının yorgunluğuydu ayaklarım 

unutmak buz tutmuş bir geceydi 

                    hatırlamak yalancı bir bahar 

biliyorum bu resmi gözlerin çizdi gökyüzüne 

kanıyla hüznün donuna girmiş bulutların  

ruhumda alevlerini en büyük yangının 

en büyük rüzgarla beslediler 

dumanları arşa eren aşkın bedeliydi 

yanan boydan boya yeryüzü 

ve yıldızlar 

           AK VE KARA 

ağaçlar çiçek açtı yeşerdi toprak 

bahçelerde kuş sesleri 

               tarlalar şen şakrak 

arılar bir konup bir kalkıyor 

çiçekler mor yeşil beyaz 

                  hava açık ve sıcak  

ne uçmanın sınırı var 

                  ne konmanın yasağı 

doğa canlanmış kanatlanmış çiçekler 

çayır çimen kaplamış toprağı       

birden bire kurşun saplanır  

tutuşur gibi yürekte kuş sesleri 

sardı yeryüzünü 

düdüğüne israfil in üflediği 

                                   korona virüsleri 

dışarıda çiçeğe durmuş dallar 

              dallarda leylak kokusu 

gökyüzü sonsuz sınırsız bir boşluk gibi açmış kollarını 

ve evler vebalı bir ceset gibi 

                                   kapatmış birbirine kapılarını 

düşman görünmez urbalar içinde 

                                 tutmuş köşe bucağı 

alnım pencereye dayalı 

bir yanım güllük gülistanlık 

öbürü başımdan aşağı boşanan 

                               kaynar sular sıcağı 

öyle bir vakte erdiki zaman 

pazar diyor kartellerin kursağı pazar 

yüklemiş metaın dört bir yana  

mal insan için değildir diyor 

                         insan mal içindir  

ve bu hal 

siyanür ve kezzap ve monoksit ocakları 

bazik havalarla doldurup kursağını 

gökyüzüne salıyor safrasını 

                                     fabrika bacaları 

pencereler çekmiş perdelerini 

kapılar uranyum kapağı 

küsmüş evler birbirine 

herkes birbirinin yasağı 

çatılarda baz istasyonları                                   

virüsle döllenmiş mezar taşları gibi 

                          bostan korkulukları 

çakmış çakmağını azrail 

insansız sokaklarda insan arıyor 

elinde odlu topuz                

    durmadan kapıları yumrukluyor 

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın