mayonez
hiçbir zamana küsmedim.
iyi insanlar ve kötü kahramanlar; hâlâ kendimi okuyorum iyi de olsa kötü de…
kuşku var. suda üç kez yıkanacağım.
kuşku var; fındık ve güneş; çıban tenimin şeriatı.
kuşku var; sabaha mundar çıkacağım.
adımı unutturacak bir gece yaşamadım ki… kendine kalmayı beceremeyen aşk ölür.
ve sızar kalbinde.
canım ayaklanıyor, öp beni; seviş benimle. canım mutsuz bir alevin kucağında öğütsüz bir yolcu.
sesim başımla birlikte uyanıyor; beni kuşat.
kuşku var, suda üç kez kurulanacağım…
arsenik
Kasabanın çocukları şarkı söylüyor bir kentin bulvarında. doğunun beyaz dağı; bebeklerin ölümü… ben sadece basit bir bileşkeyim, vazgeçmek ruhumun kara kutusu. gün gittikçe artıyor sığındığım hayırlara. bir saksı gibi fısıldıyorum soluk soluğa. ayaklarımın altında bayram günleri…
ben seni unutacağım değil mi?
evet, seni konuşmuyorum, hiçbir şey görmedim ki…
şiir hâlâ bir ceza:
tanrılar bizi sömürüyor
bütün çocuklar faşist. çocuklar yerimize geçiyor. sarı odalarda çektiğimiz yalnızlıklar, ah o sonra hep şiir olan yalnızlıklar. hiçbir çocuk yazıyı kabul etmiyor; kendimi yazdıkça savaş açıyorum şiire. her düşüş olası bir nokta bırakıyor. bırakıyor işte… sesin hiç olmazsa bir sessizlikle başlıyor; eksi sıfır.
ondokuz ekim
yirmi üç nisan akşamı
gitmelere uygunum
sular seller taşıyorsun uykusuz gözlerinde; yangınlar… yine bir suya batırıyorum içimdeki külü. ellerim ter; ellerim tanıdık titremeler çağında. yüzündeki anlamı kır; kalemler de üşür. üşür, her uzaklık dil döktüğü uzaklık için. gelecek şahidim, şahidimizdir işte…
geyik ve kirpi
Kötülük getirdim kendime. duvarlı bütün şehirler yıkılacak, yırtılacak önümde duran hayat. sulara vurunca ikiye bölünecek su yanım. canımı sıkıntılarla taşı; sevinçler çal yüreğimden; yüzünü yüreğine eğ… şimdi düşün beni. sana seni göndereni unut ama gel bana; yollarında yürümek için çölündeki evi ateşe veriyorum. kendine gittikçe bana gelirsin. gelirsin işte… içindeki evi yak; sözüne göre oda yap kendine. yarın hep orada yaşayacaksın. içindeki yangını göğe çıkar, biraz da bulut ol. yetiş şehirlerin yağmurlarına. sonra kınından çıkar gözlerini; sonra bir kötülük daha getireceğim kendime.
bebek arabası
Utangaç ve endişeliyim. dünyamı yönetemiyorum artık; yolları neden seviyorum biliyor musun; yolda kalmaları sevdiğim için… hayır daha önce şimdi yaptığım gibi bir şeyler yapmadım. gülmek bile zaman alıyor; kötü huylu oluyorum bir anda. merak ediyorum çocukluğumu; birden bir şeyler yaptığımı zannedip yine bir şey yapmamak için çaba harcıyorum. ben şarkılardaki şarkıyı seviyorum; geniş zamanlara aşığım. leonard cohen değilim; rilke iyi bir fikir; her gece edip içip cemal uyanıyorum: oluyor işte… bak gözlerimi mayakovski ve pavese için kapatıyorum…
bugün başka bir evdeyim; insanın içinde ne kadar da çok oda varmış
varmış işte…
sa
***
Salih Aydemir’den Güzel Bir Şiiri
Toprağın Teri
hasan uygun için…
bir şey daha güzel… her şey ile
her şey bir daha güzel inan buna
dilinin kapısından geçersin biçimli aklına
yaban otlar nasılsa
soğuk sabahları da ıslatırız sakallarımızla
yetmedi uzun saçlarımız yaz ortası kış ortasına dalar
atımız vardı beyazdı
uçan halımız vardı masaldı
iki taraflı sessizliğin mültecisiyiz
zaman kurban almada
sessizlik yoksulluktan daha zengin
nemli sözcüklü evlerde
bir sözcüğün derisi yanıyor akşam rüzgarıyla
ve bir göl sırtımda ay ışığını kapatın lütfen
suyun konuşması için ikinci bir umutmuş her şey
Salih Aydemir
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz