Günlerden 19 Ocak 2017
Bu gün Kwazulu Natal bölgesindeyiz, Güney Afrika’nın 9 bölgesinden biri,10 milyondan fazla nüfusuyla ülkenin en büyük etnik halkı Zulular. Program yoğun,ilk hedef Hluhluwe vahşi yaşam parkı. Boynuzunun kimilerince uçkurlara iyi geldiği palavrasıyla ki, o boynuzun tırnağımızla aynı maddeden oluştuğu (Keratin) bilim insanlarınca açıklandığı halde, kaçak avcılarca avlanma riski nedeniyle, özel koruma altına alınan gergedan ve su aygırları ile beş büyükler denilen canlıları göreceğiz.
Gergedanı gördük,zebraları ve zürafalar ile Filleri daha önce Krüger National parkında yakından görmüştük, beş büyüklerden su aygırı kaldı. Hedef Hint okyanusu kıyısındaki St.Lucia, ama önce bir ilk okulu ziyaret ettik ve eğitim sistemleri hakkında bilgiler aldık, 7 yıl ilk öğrenim,beş yıl orta öğrenim,sonra yüksek okul. Bu okula 5 km. uzaklıktan gelen çocuklar var, biz “zor olmuyormu?” diye sorduğumuzda, hayır, tadını çıkarıyoruz yürümenin diye şakacı bir cevap veriyorlar; hepsi de çok sempatik. Okula forma ile gidiyorlar, amaç zengin fakir ayrımı olmasın diye. Ayrıca kız ve erkek çocukların saçları aynı şekilde sıfır numara traşlı Zengin(?) Kim daha çok ineğe sahipse o zengin, çünkü bölgede işsizlik oranı %70.
Daha sonra yola devam edip 15.00 sularında st.Lucia’ya ulaştık. Bu öğleden sonra st.Lucia gölü sakinleri olan su aygırları ve Timsah arkadaşlarla randevumuz var.
Ayrıca 5 büyükler diye daha önce yazmış olduğum listede Zürafa ve su aygırı saymıştım, onların yerine Aslan ve Gebhard geliyor, veya biz yedi büyüklerde diyebiliriz.
St.Lucia’da göl gezisinden yemek yiyip otelimize döndük. Akşam dışarı çıkacaklar için rehberimiz bir uyarıda bulundu, ‘Aman gözleriniz açık olsun, her an önünüze bir suaygırı çıkabilir,görünce yolunuzu değiştirin ki, yarın tekrar görüşebilelim.’ Biz otelden çıkmadık ama çıkan arkadaşlar su aygırı ile karşılaşmışlar.Tabii sokak kedisi yerine, kedi büyüklüğündeki sempatik sokak maymunlarınıda unutmamak gerek.
Sabah yine 07.15 de yollara çıkacağız diye uyuduk,uykumuzu almış olacağızki 20 Ocak 2017 günü saat 05.00 de ayaktaydık,yerinde su’mu çıktı diyen olursa haklı,yatakta su çıkmıştı sanki,arada bir çalıştırdığımız klimaya rağmen bu ne sıcak böyle.
Valizleri topla,sabah temizliği derken saat 6 da hazırdık.Kahvaltı saatine kadar göle bakan otelin muhteşem bahçesini gezelim dedik. Bahçe göle doğru uzanıyor,bir noktada dik bir yamaçta son buluyor ve göle kadar sık bir orman başlıyoray, aman ne güzelmiş falan derken bir tabela, Yılan, Maymun, Su aygırı, Timsah çıkabilir, deniyor. Tabii hemen 180 derecelik bir dönüşle doğru kahvaltıya. Tekrar otobüsteyiz Hedef Durban üzerinden Güneydeki Drachensbergler ve en yüksek bölgesinde bulunan bir başka vahşi yaşam parkı. Yol boyunca deneyimli rehberimiz Marlene bize Güney Afrika yönetimi hakkında bilgiler verdi. Şu andaki Cumhurbaşkanı Zuma, (artık Zuma yok, o gitti, yerine Cyril Ramabhosa geldi; biz oradayken Başkan Zuma idi) Mandeladan sonraki ikinci başkan, iki dönemdir Mandelanın partisi ANC (African National Congres)’ den seçiliyor, ikinci döneminin bitmesine daha üç yıl var, Eğitimi yok, rakamları bile ayırmakta zorluk çekiyor ama üç eş’i var, demekki ancak üç’e kadar sayabiliyor.Parlementonun ve Hükümetin başı, Mandelanın iki dönem başkanlığı süresinde kullandığı bütçenin tam BİN mislini şu ana kadar kullanmış. Rakamları tanımadığı için olacak herhalde, durmadan harcamış. Birileri, Zuma’yı örnek mi aldı acaba diye düşünmeden edemiyor insan.Yolsuzlukları almış başını gitmiş ama hesap sorma işi şimdilik yok. Neden mi? Yüksek mahkemenin (Anayasa mahkemesi), Yargıtayın Başkan ve yargıçlarını kendisi atıyor, azlediyor, kulağınıza çalınıyormu bir yerlerden, hani yeni anayasa filân deniyor ya şu sıralarbiryerlerde. Hayır yani bir şey anımsatmak için değil, ama yinede bilelim istedim. Parlemento’ya, seçimle gelen 490 milletvekili var, bunların 90 tanesi 9 Bölge (province)den geliyor, 400 tanesi genel seçimle geliyor. Parlementoya gelen sol birlik milletvekilleri, işçi tulumu (Madenci) kafalarında Baret ile oturuma katılarak ülkedeki yolsuzluklara karşı protestolarını dile getiriyorlar, Zuma bir dönem daha seçilemeyecek ama gereği de yok, yükünü almış zaten. Bu arada Durban’a geldik geçiyoruz, iki milyonluk nüfusuyla Güney Afrika Cumhuriyetinin üçüncü büyük kenti, Hint okyanusu kıyısında çok modern görünümlü bir kent.
Mahatma Gandhi’nin politik yaşamına başladığı, Liman kenti.Büyük 70 bin kişilik modern bir stadı var, stadın adı Moses Mabhida, Moses, Zulu özgürlük savaşçısı.
Stadın tepesine bizim İstanbul/Karaköydeki Tünel’in daha modern ve havada gidenini yapmışlar.Sistem Almanya’dan gelmiş,stadı tepeden çevreleyen Çelik bir yay, bu yayın üzerinde hareket eden bir kabin ve en tepe noktada gözetleme platformu var. Manzara harika,Tüm şehir ayaklar altında ve önünde uzanan uçsuz bucaksız Hint okyanusu. Durban bitti, sahilden ayrıldık dağlara doğru yola koyulduk. Hedefte dağları, ovaları, gölleri, ormanları ve ırmaklarıyla insanı kendisine çeken,muhteşem Güney Drakensberge sıradağları var. Bir bölümü Güney Afrika’nın ortasında, bağımsız bir Kraliyet olan Lesotho’da bulunan bu dağların özelliği Afrika’nın çatısı diye adlandırılması. Karadeniz yaylalarını andıran, yeşillik ve ormanın içinde villalar şeklinde yapılmış otele geldiğimizde akşam olmuştu ve 1745 metre yükseklikteydik.
21 Ocak 2017… Bu gün önce Cango vahşi yaşam çiftliği var programda,daha sonra bilinen en eski ve büyük Damlataş mağarası gezilecek,ardından Devekuşu çiftliği ziyaret edilip, arkadaşlarla biraz içli dışlı olacağız çünkü yemeğe davetliyiz.
Vahşi yaşam çiftliğinin özelliği, doğada soyları giderek tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan canlıları rehabilite edip tekrar doğal ortamlarına bırakmak. İsteyen bu çiftlikten bir canlıyı korumasına alıp, doğal ortama bırakılıncaya kadar masraflarını karşılayabilir. Aslan, ‘Beyaz Bengal’ kaplanı, (gerçek olanı, pigment bozukluğu nedeniyle rengi beyazlaşanlar değil), onların gözü kırmızı olurmuş, hakikisi ise yeşil gözlü…
Çita, Gebhard,Timsah, küçük gergedan ve diğerleri. Ziyaret tamam. Mağara çok uzak değilmiş, bu mağara 100 milyon sene önce asitli yeraltı sularının kireç taşlarını aşındırmasıyla ,20 milyon sene önce sarkıt ve dikitler oluşmuş ve yağmur yağarsa oluşmaya devam edecek,(100 senede 7 mm,dikit,13-14 mm sarkıt oluşurmuş).
80 bin sene önce Güney Afrika’da yaşayan ilk insanlar ev olarak kullanmışlar ama sadece girişteki büyük salondan ilerisi 1780 yılında Hollandalı kolonistler tarafından bulunmuş,toplam 4,5 km uzunluğunda,çok büyük ve güzel görüntüler sergileyen sarkıt ve dikitler var.
Kısa zaman öncesine kadar klasik müzik konserleri yapılıyormuş ama insanlar mağaraya zarar vermeye başlayınca kesmişler konserleri. Daha sonra Devekuşu çiftliğine doğru yola çıktık, uzak değil, bu canlıların ekonomiye olan katkıları hakkında bilgi aldık, bize etlerinden ikram ettiler. Elimizle besledik ve otelimizin yolunu tuttuk.
03 Nisan 2022
Yaşanmışlık Ocak 2017
Şükrü Korkmaz
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz