Deneme

Uğur Pişmanlık ve Bir Denemesi Daha

YERYÜZÜ OLAYLARI

Tarsuslu şair, matematikçi ve astronom Aratos, günümüzden 2 bin 300 yıl önce Gök Olayları (Phainomena) kitabını yazmış. Aratos bu kitabında, mevsim olaylarını, yıldönümlerini ve evrendeki değişimleri şiirsel bir dille anlatmıştır.

Aratos bu yapıtında, kuzey ve güney yıldızlarının keşfedilişini,gök cisimlerinin yörüngelerini, yıldızların doğuşunu-batışını şiirsel bir dille anlatmaktadır. Şiirin kalan bölümünde ayrı bir başlıkta ancak yine şiirle bağlantılı olarak hava durumuna ilişkin göstergelere yer verilmektedir.

Aratos Gök Olayları kitabında, 48 takım yıldızının tamamını listelemiş, tek tek çizimlerine yer vermiş ve hepsinden önemlisi yıldız hareketlerini şiir diliyle tanımlayarak, denizlere açılan gemicilerin yollarını bulmalarını sağlamıştır.

Aratos’un yaşadığı çağda evren bilinmezliğini bugüne göre daha çok koruyordu. Stoacı düşüncenin de etkisiyle o gözünü evrene dikti ve gök olaylarını inceledi. Bu yanıyla bir doğa filozofu olarak da anılabilecek Aratos’un yaşadığı dönemde kölelik vardı. Henüz baskı ve sömürüye karşı köle isyanları yoktu. Antik cağın eşitsizlikleri ve çelişkileri 21. yüzyıl kadar derin değildi.

İnsanoğlu, doğayı, evreni oldukça gelişkin yöntem ve aygıtlarla gözlemiyor, araştırıyor ve uzayda geziniyor. Ancak öte yandan insanoğlu doğaya da kendine de zarar vermeyi sürdürüyor. Kısacası gökteki olaylar bir yana, yerde, yeryüzünde yaşananlar bir acıya, bir insanlık dramına dönüşmüş durumda.

Elbette güzel şeyler de yaşandı ve yaşanıyor yerle gök arasında. Bir Fransız devrimi, bir Ekim Devrimi, insanlığın gelecek güzel günlerini müjdeleyen yeryüzü olaylarıdır. İnsanlık adına selamlanmalıdır.

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana, insanların daha eşit, özgür bir dünya için verdiği mücadeleler ile kazanımlarla biriktiği bir miras ve izler var. Bu izler, Adnan Yücel’in şiirinin dizelerindeki gibi “yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” sürülecektir.

Yaşadığımız yer küre, içinde bulunduğumuz galaksiden bağımsız değil. Evrendeki değişimler ve dünyamızın yer kabuğundaki haraketlilikler bizi etkiliyor. Depremler, sel baskınları, heyelan, tusinami gibi afetler, artık sadece doğanın kendi hareketliliği değil. Bunda insanoğlunun da üzerinde yaşadığı dünyanın dengesini bozarak katkısı var.

Yeryüzüne gelince, en az gök olayları kadar karmaşık ama onlarınkinden daha acı durumdadır. Hem doğa katliamları hem insanlığın yaşadığı dramlar açısından yeryüzü acının yüzü olmuştur.

Bir Göbeklitepe’nin bulunması, kültür miraslarımızın ve arkeolojik değerlerin tahribatı, nükleer füze denemeleri, Irak’ın işgali, Filistin halkına karşı sürdürülen savaş, bizdeki Haziran direnişi, Amerika’daki son ayaklanma, Fransa’daki Sarı Yelekliler’in eylemleri, Endonezya’daki tusunami yeryüzü olayları değil midir?

İş cinayetleri, geçim derdi, kadın ve çocuklara tecavüz, yolsuzluklar, savaşlar, göçler, kapitalist-emperyalist güçlerin insanlığın başına bela ettiği bu sorunlar yeryüzü olayları değil midir?

Yevtişenko’nun dediği gibi “Tanrıların gökyüzünde oturduğu yalan” Tanrıyı yaratan da yarattığı şeye dönüşen de yeryüzü tanrılığına soyunan sermaye sınıfıdır. Paranın tapınakları bankaları kuran, emekçileri sömüren, yeryüzünde halkları birbirine kırdıran da bu patron tanrılar değil midir?

Öte yandan, dünyanın her ülkesinde ve köşesinde, insanlığın yaşadığı sorunları, eşitsizlikleri ve çelişkiyi ortadan kaldırmak için mücadele eden, bedel ödeyen ilerici, devrimci, aydın insanlar ve örgütler de yine yeryüzünün başka gerçekliğidir.

Umutla, inşatla daha eşit, özgür ve onurlu bir yaşam mücadelesi, yollarda, meydanlarda, iş yerlerinde, evlerde yürütülen siyasi çalışmalar, konferanslar, eylemler, felsefi tartışmalar ile bütün sanat dallarındaki üretimler de yeryüzü olaylarıdır.

Yoksa yeryüzü olayları bir kitaba sığmaz. Yeryüzü olayları insanlık tarihiyle başlar, kurulmuş ve yıkılmış binlerce uygarlığı kapsar, Aristoteles’ten, Sokrates’e, Spartaküs’ten Robespiere, Marx’tan, Che Guevera’dan, Deniz Gezmiş’e kadar insanlığın kurtuluşu yolunda adanmış nice isimleri içerir.

Yeryüzü ve insanlık yeni ve aydınlık bir geleceğe gebe. Bu geleceği yeryüzüne taşıyacak olanlar, Nazım Hikmet’in şiirindeki dizelerdeki gibi, “Hava kuş, denizde balık, toprakta karınca kadar çoktular…”

Uğur Pişman

BU YAZILARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın