KAZ DAĞLARI’NA (Bin Pınarlı İda’ya) Homeros yaşlı ozan, derlemiş senin destanını. Sabahın ruhlara huzur veren dinginliğini “Gül parmaklı şafak görünür görünmez” dizesiyle dile getirmiş İdalılar. Geçit vermeyen ormanlarında kuşlar gül parmaklı şafağın türküsünü söylemiş bin yıldır. Ala gözlü ceylanlar usul usul adımlarla gelip pınarlarından buz gibi sular içmiş, dağlardan yuvarlanarak gelen taşların sesinden ürken karacalar, ceylanlar, geyikler ve de küçücük sincaplar ormanının derinliklerinde gizlenmiş Tanrılar, tanrıçalar; krallar, kraliçeler ve yola çıkan Odysseus senden almış nefesini. Senin bağlarında doğmuş tragedya. Ey İda seni yok saysak Geri almaz misin insanlığa verdiğin her şeyi! Tiyatro, destan, roman sinema, şiir….. hepsine ilk taşı sen döşemedin mi? Hayat düşmanları senin ağaçlarını kesiyor, toprağında altın arıyor. Ey Bin Pınarlı İda Sen ağlıyorsun duyuyoruz, pınarlarından zehir akacak, ciğerlerimize zehir dolacak, biliyoruz. Sfenks; uçurumun başında gelene geçene bir soru yöneltmişti; Sabah dört ayaklı, öğlen iki ayaklı ve akşam üç ayaklı olan nedir, diye. Odysseus bilmişti sorunun yanıtını: Insan demişti insan. O zaman Sfenks; Odysseus’a yoluna devam etmesi için izin vermişti. Simdi soru değişti cevap ise aynı. Yaşadığı dünyaya bile bile kötülük eden, bin yıllık destanların kaynağını, ak toynaklı ceylanların, kurdun kuşun, kirpinin, kaplumbanın… yuvasını, pınarların gözesini, zehirleyen nedir, kimlerdir? … -SÖYLE EY INSAN SEN SÖYLE… |
Edebiyat
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz