SİMÜLASYON TİYATRO KALICILIK
Gülen ve ağlayan yüz simgesini hepimiz biliyoruz. Ancak ağlayan ya da
somurtan yüzün kötü olduğuna bir şekilde inandık. Ya da bu simgenin şimdiye
gerçekçi bir sorgulamadan geçmeden öylece kabul gördüğünü düşünüyorum.
Ağlayan yüz daha gerçekçi, insanlık adına kaygı duyan bir masktır.
Simülasyonlar dünyada gerçekliğin sadece bir görüntüden ibaret olduğu
söyleyen bir algılama biçimi. Ve teknik anlamda gerçek bir dünya süreci veya
sisteminin işletilmesinin zaman üzerinden taklit edilmesidir. Peki ya tiyatro
teknik olmayan anlamda bir yapay dünya ve zaman kesiti vermek değil midir?
Bu anlamda tiyatroda teknik alandan uzak( ki zaman ve mekan ile artık tartışmaya açık bir durum.( bir taklit etme söz konusu değil midir? Tıpkı resim sanatının,
sinema sanatının ilk adımları olduğu tezinde olduğu gibi. Sinema da, tiyatro
da simülasyonun ilk safhaları olamaz mı? Yani resim sineman sanatının bir öncül
adımı ise, tiyatro da simülasyonların bir öncül adımıydı diyemez miyiz?
İleriki zamanlarda hologram tiyatro ( ki öncüleri var.) sanatın değişen
Yüzü olmaya aday bir süreç. Ve biz insanlık bu sürecin henüz çok başındayız.
Yapay zekaların tiyatro metinleri yazdığı bir dönem ya da yeni bir yazılım ile
sahne tasarımları yapmanın yolu açık görünüyor. Sanat değişen ve gelişen tüm
çağların tanıklığı yanı sıra, bu zamansal nesnelerin, teknolojileri kullanması da
olasıdır. Örneğin yıllar önce sahnelerde efektler doğal nesnelerden çıkabilirdi.
Mesela gök gürültüsü için teneke kutu sallamak, yağmur sesini belki bir teyp
kaydı , belki taneli ürünlerin yere bırakılması ile başarıyorlardı. Ancak tiyatro
insanlık kadar eski tarihi ile, belli başlı kurallarını hep ilerliğe koyacaktır.
Yıllardır kural olan sahne tasarımları aşağı yukarı aynı perspektif kuralları
içeriyor. Antik dönem oyunları unutulmayacak.
Dönemsel oyunların içeriği kalcı olacaktır. Antik dönemlerin oyunları bu
Sanatın literatür bilgi dağarcığından hiç silinmeyecek. Ve sanatın kendi
Dalları arasındaki kolektif hareket tiyatron sanatının da sonsuz bir versiyon
ile hep bizde kalacağını gösterir. Yani tiyatro sanatının kendisi, hep kalıcı
olacaktır. İçersine matematik, hologram görsellik, tarihsellik, felsefe vs içeriğini
zenginleştirmiş olsa bile, ilkesel varlığının koruyucu kalkanında daimi bir sanat
olarak bizde hep bizde kalacağını bilmemiz gerekiyor.
Tiyatro sanatının bize kattıkları; şiir, adalet duygusu,erdemli düşünce,
olgunluk, sorgulama yöntemleri, derin düşünce, anlam yolculuğu, kültürel
zenginlik, insan olmaya dair bir dürtü, duygusal erişkinlik ve yaşama sevinci
ve almak istediğimiz her neyse onu vermeye vericilikte kalıcı olmaya devam
edecektir.
Bilim dallarının sanattan ilham aldığı zamanlar da olmuştur. Birkaç
örnekle bunu da anlatmaya çalışalım. Duygusal sıkıntılar için günlük
tutulması, empati duygusu için psikodrama tekniklerinin kullanılması
hatta MURPY kanunlarının ilham kaynağının bir tiyatro eseri olması
gibi.* Ayrıca sanatın kendi illüzyon dünyasında zaten yaptığımız şey,
simülakra ve simülakrumlar değil midir? Bir dünyanın benzerini, yaşam
kesitlerinin benzerini; iki kalas bir heves platformlara çoktandır taşıyoruz.
Bir meddah, bir baston ve bir eşarpla bir dünya yaratırken, simülasyon,
bizlerin hayal gücü zemininden başka nedir ki? Bizleri bu kadar yaratıcılığa
iten şey de içimizdeki insanın var oluş kavgasından ve duygusal ağırlığının
dışa vuruşundan başka nedir ki? İçimizdeki şeyleri insansı bulurken, bir
simülakrum kurgulamış olmuyor muyuz? Zaten insanlık bir şeyler
icat ederken kendinden ve dış dünyasından başka neyden ilham
alabilirdi ki? Kapitalizm insanoğlunun kendisine yarattığı dar
bir dünya. Bu sıkışmışlıktan kurtulmanın yollarından biri, sahnede Hitler
ile kavga etmek, bir bilgisayar oyunu ile Elon Musk’ı bir kukla haline
getirmek, zamanın en acımasız savaşçılarını bir filmde bozguna
uğratabilmek…
Ve daha milyonlarcasını her gün kurabilir ve yıkabiliriz. Kendi
İcatlarımızdan kaygı duyar hale gelmekte bir kurgunun parçası.
Yapay zekalar bizim yerimize oyun yazabilir mi? Dünyayı ele
geçirir mi? Biz ne istersek onu yaratabiliriz. İnsan sonsuz gibi
gördüğümüz evrende kendi sonsuzluğu sınırında her şeye kadirdir.
HAVVA AĞRAL
,
* Psikoloji alanında bir kuram olmakla birlikte, ne gerçekçiliği, ne de
aksi kanıtlanabilmiştir.
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz