Kan Kardeşliği
Ben; Ali oğlu Mehmet,
Anadolu’nun derinliklerinden bir köyden Mehmet,
Henüz 18’inde bir delikanlı.
Anacığım ile birlikte ekip biçip
hayvan güderek sakin bir hayat sürerdik.
Köyüm, sırtını ulu ağaçların kapladığı yüksek dağlara dayamış,
Önümüzde; ortasından coşkun bir nehrin aktığı geniş ovası.
Dağlarda ceylanlar, kuşlar,
Tavşanlar, bilindik bilinmedik canlıları,
Ovada bin bir çeşit meyve ağacı,
eksen adam yetişecek kadar bereketli toprak.
Allahtan başka ne isterdim.
Anacığım ile günlerimiz
çalışarak çabalayarak geçip giderdi.
Sene 1914; seferberlik var dediler.
Devletimiz savaşa girmiş yedi cihanla.
Köyde davullar çaldı, dualar okundu.
Ben de sefere katıldım köyümün gençleri ile.
Anacığım elime kına yaktı,
Sevdiceğim ucu yanık mendil ile sardı.
Kimimiz yaya, kimimiz atlı akın akın aktık İstanbul’a.
Talim dediler, koştuk, yürüdük.
Öğrendik tüfek çatmayı, süngü takmayı.
Ustalaşınca cephelere dağıldık.
Gelibolu idi benim sefer yerim.
Bigalı’dan dualarla cephe hattına uğurlandık.
Komutanımız; sarı saçlı mavi gözlü,
Gözleri kıvılcım gibi çakmak çakmak,
Sanki ileri atılacak bir kurt gibi heybetliydi.
Bizlere ilk emri; savaşmak değil,
Bu topraklar için ölmekti.
Mermimiz bitene kadar silah sıktık,
Yetmediği yerde süngü ile savaştık.
Ben Alister oğlu Jhon Smith.
Avusturalya’nın batı sahillerinde Jhon.
Henüz 18’inde bir delikanlı.
Anacığım ile birlikte sakin bir hayat sürerdim.
Köyüm, okyanusun mavi sularına bakardı.
Denizde bin bir çeşit balık,
Elinle bile tutabileceğin kadar çok balık.
Bu derya içinde yüzer, yunuslar ile yarışırdım.
Yelkenime dolan rüzgâr ile uçar,
Martılar ile yarışırdım.
Tanrımdan başka ne isterdim.
Anacığım ile çalışıp çabalayarak
Geçip giderdi günlerimiz.
Sene 1914; seferberlik var dediler.
İmparatorluğumuz savaşa girmiş .
Köyde kilisemizde dualar okundu.
Ben de sefere katıldım köyümün gençleri ile.
Anacığım aynalı saat verdi, içinde resmi,
Sevdiceğim kalpli madalyon taktı boynuma.
Hep birlikte akın akın aktık Melbourne’e.
Ustalaşınca gemilere doluştuk Port Phillip limanında.
Mısır çöllerinde toplandık, Sina’da İskenderiye’de.
Talim dediler, koştuk, yürüdük.
Öğrendik tüfek çatmayı, süngü takmayı.
Gemilere doluştuk yine,
Dardanel’miş gideceğimiz yer.
Karaya ayak bastığımızda cehennem ile karşılaştık.
Bir avuç toprakta tutunduk.
Mermimiz bitene kadar silah sıktık,
Yetmediği yerde süngü ile savaştık.
Ben Mehmet,
Ben Jhon.
Mermilerin havada çakıştığı,
Süngülerin kıvılcımlar ile çarpıştığı meydandaydık.
Ateşledik silahlarımızı
Mermimiz bitene kadar.
Süngüler ile vuruştuk, nefesimiz yetene kadar.
Düşman süngüsü deldi ciğerimizi,
Beraber akıttık kanımızı.
Ben Mehmet, ciğerimde Jhon’un süngüsü,
Ben Jhon, ciğerimde Mehmet’in süngüsü.
Kanlarımız karıştı birbirine.
Ayakta kaldık bir anıt gibi, süngüler ciğerlerimizde.
Ben Mehmet,
Gördüm o derin gözlerinde Jhon’un,
Anacığını, sevdiceğini, memleketini.
Ben Jhon,
Gördüm o derin gözlerinde Mehmet’in,
Anacığını, sevdiceğini, memleketini.
Ve gülümsedik gördüğümüz sevgiyle, özlemle hasretle.
Can verdik gözlerimiz bir birine bakarken.
Kan verdik beraber toprağa,
Böyle başladı bizim kan kardeşliğimiz.
Sonsuza dek yatacağız bu topraklarda beraber,
Kardeş gibi, kucak kucağa.
Cevdet Günal Tüzün
Mart, 2022
Mersin
***
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz