Öykü

Yeni Bir Öykü İle Ayşe Baran

KUŞLARA AKLIM TAKILIP GİDİYOR

Bu sabah da kumruların camı tıklatması ile uyandım. Öğle saatlerine kadar derin uykular hiç bana göre değil zaten. Gecenin sonu yeni günün başlangıcı, hayata dair bir umut işte. Karanlık aydınlanmak üzere, gecenin sessizliği birazdan biter. Ezan sesi ile birlikte güneşin doğuşu, kuşların sesi… Ohh çok güzel.
Sabahlığımı geçirdiğim üzerime. Pencere kenarına kumrular için biraz bulgur attım. Çayın suyunu da koydum, fokurdasın bakalım. Birazdan hareketlenir sokak. Pencereden yeni günün başlangıcını izlemek, çok keyifli.
-“Anne’’ diye seslendi kızım. “-çok canım acıyor Anne”, “geçecek” dedim. Geçse de tekrar yeni acılar, yeni yaralar ile tanışacak, yine canı yanacaktı; biliyorum. “Geçecek” dedim tekrar. Henüz 5,5 yaşındaydı kızım. Sıkı sıkı sarıldım. Öptüm yanaklarını, avuç içlerini. Saçları yumuşacıktı, ben okşadıkça iyice sokuldu koynuma. Bende iyice göğsüme bastırdım kızımı. Tüm gücümle sarıp, sarmalayım ki onda tek bir acı, yara kalmasın. Ben çekerim onun ağrılarını, ben onun annesiyim.
“– Anne” dedi, “babama baktım odasında yok.” Gelecek. Dedim. Tekrar tekrar “meraklanma kızım gelecek”.
Aslında gelmeyecekti, bu defa son kez gitmişti.
Fahri okul arkadaşımdı. Aynı bahçe içinde farklı binalarda okuyorduk. Ben kız pratik sanat, Fahri elektrik bölümü. Fahri çok iyi top oynadığı için aynı zamanda okulun futbol takımındaydı. Arkadaşlığımız bir maç sonrasında meyveli gazoz ikramı ile başladı. O yaşlarda damarlarımızdaki kanın akışından olsa gerek çok hızlı ilerledi her şey. İkimizde lise son sınıf öğrencisi olduğumuz için kavuşmamız çok da uzun zaman almadı. Annem hep üniversite eğitimi almamı isterdi. Çok ısrar etti, günlerce küstü bana. Ama ne yapalım nasip böyleymiş dedim anneme.
Babamı ikna etmek daha da zordu. Babam “gelenek göreneklerimiz çok farklı” demiş anneme. Biz Bulgaristan – Selanik göçmeni. Fahri’nin ailesi Kars – Kağızman aşiretlerinden. “Anlaşamayız” demiş. Biz Fahri ile anlaşıyorduk, hem de çok iyi anlaşıyorduk!
Tek çocuklarıydım ailemin. Aramızdaki mesafeli ilişkiye rağmen sevildiğimi bilirdim. Şimdiye kadar hiçbir isteğime karşı gelmediler. Fahri’yi de kabul edeceklerdi. Bu yüzden Fahri’den hiç vazgeçmedim. Kararımda ısrar ettim ve sonunda Babam yarım ağızla “peki” dedi. Annem ise hıçkırıklarla ağlıyor, yanlış bir karar verdiğimizi düşünüyordu.
Üniversite eğitimi nedir ki çalışmak istedikten sonra, herkese göre iş var. Babası Fahri’ye küçük bir elektrikçi dükkânı açtı. İkimizin geçimine yeterdi. Daha ne olsun ki.
Fahri ile farklı tarzlarda, bol halaylı çok güzel bir düğünle evlendik. Muradımıza erdik. Fakat; daha evliliğin ilk haftalarında başlamıştı tartışmalarımız. Kavgalarımız ve aşkımız aynı doğrultuda hızla ilerlemiyordu. Ne yazık kavgalar artıkça kalbimdeki aşkta parça parça bir şeyler kopuyordu, ama ben görmezden geliyordum. Zamanla geçer nasılsa, karı koca arasında olurmuş böyle tartışmalar.
Hamile kaldığımda komşu Emine Teyzemiz çok sevindi. Çocuk evin neşesi, bereketi gör bak daha da bağlanacaksınız birbirinize dedi. Bağlı olmasına çok bağlıydık birbirimize ama ya o kavgalar. Küçücük bir bebek mi susturacaktı aramızdaki anlaşmazlıkları, umut ettim bekledim.
Umut’um güzel kızım, yedi aylıktı dünya ya geldiğinde. Belki benim yaşadıklarımdan etkilendi, belki de yuvamızı biran önce neşelendirmek için acele etti. Ne hamileliğim nede aramıza katılan kızımız sonlandıramadı kavgalarımızı. Aksine Fahri ve ben daha sinirli, sürekli kavga eden çiftlerden olduk.
***
Sabah ezanının hoş makamı ile birlikte gün aydınlanıyor. Mutfaktan gelen ses suyun kaynadığına işaret, çayı demliyorum.
***
Çok zor oldu geri baba evine dönmem. Siz haklıydınız anne baba diyebilmem çok zor oldu. Ama benim hayatım bitmişti, kızımın daha huzurlu, sevgi dolu bir yuvada büyümesi için başka çarem yoktu. Kanat takmış uçarak ayrıldığım baba evine boynu büyük ezik bir kadın olarak geri dönmüştüm. Babamın kurallarına, annemin buyruklarına teslim etmiştim kendimi.
Babamın yakın arkadaşı Avukat Fevzi Amca sanırım sıkıntılarımı fark etti. Belki de sırf bana yardımcı olmak adına babama “bürosunda güvenebileceği bir sekretere ihtiyacı olduğunu” söyledi. Babam Fevzi Amcayı kırmadı. Böylece avukatlık bürosunda geçirdiğim saatler bana meşgaleden ziyade nefes oldu. Hayatta olduğumu, hayatımın devam ettiğini hissettirdi.
***
Biraz bayat ekmeğim var, ıslattım, arka balkona bıraktım. Kırlangıçlar gelir şimdi. Ne güzeldir onların melodileri. Daha vaktim var nasılsa yeni başlayan günü izlemek için pencere kenarına tekrar oturdum.
***
Ben çalışmaya başlayınca, kızımın bakımı, okul veli toplantıları, ev ödevleri gibi ihtiyaçlarını anne ve babam bana hiç fırsat vermeden aralarında paylaştılar. Erken yaşta evlenip ve bekâr bir anne olmamın sonucu; bir anneden ziyade abla kardeş gibi birlikte büyüdük kızımla.
Kızım için çok iyi bir anne oldum diyemem ama her zaman çok iyi bir sırdaş ve en yakın arkadaşı olmaya çalıştım.
Umut’um üniversite eğitimini başarı ile tamamladı. Eğitimi sonunda en güzel mesleklerden birine sahip oldu; öğretmenlik. Kendisine eş olarak seçtiği damadım Avni de aynı meslekten. Aile arasında sade bir törenle gönülden desteklerimiz ile evlendiler.
Kızımın hayatına baktıkça keyif alıyordum. Kızım benim mutluluğumdu. Gurur duyuyordum kızımla.
Evliliğin çok meşakkatli geçen ilk üç yılını atlattıktan sonra hamile olduğu müjdesi ile şenlenmiştik. Çok sağlıklı bir hamilelik ile dokuz ay karnında taşıdığı topaç gibi bir erkek torun vermişti kucağımıza. Çocuğunun bakımını da kendisi üstlendi. Çok sevdiği mesleğine ara vermek pahasına da olsa bebeğini kendisi büyütmek istiyordu. Bizim desteğimizi istemedi. Saygı duyduk kararına.
Torunum Ümit şuan 6 yaşında ve bir gün olsun annesinden ayrı kalmadı. Anne şefkati gibisi var mıdır bu dünyada? Canım kızım! Eşi, çocuğu ve kurmuş oldukları yuva ile ilgili her detayı en ince ayrıntılarıyla düşünüp, planlamıştı. Mutsuz bir evlilik, ayrılmış karı koca daha da kötüsü, babasız bir çocukla kalmak istemiyordu. Ama kızımın da planları tutmadı. Kader mi kısmet mi. Tarih tekerrür mü eder bilinmez. Bazen çaresiz kalıyor işte insan. Biz boşandığımızda kızım 5,5 yaşındaydı. Şuan torunum Ümit 6 yaşında…
Dün kızım geldi. Yarın boşanmak için mahkemeye gideceklerini söyledi. “-çok canım acıyor Anne” dedi, “geçecek” dedim. Geçmeyeceğini biliyordum, ama kendimden emin “geçecek” dedim tekrar tekrar.
Pencere kenarında bu kadar keyif yeter. Şimdi kahvaltı sofrasını kurup, torunumu okula hazırlayacağım. Kızım ve beni bekleyen zor günleri görmezden gelip, torunum Ümit için güzel hayaller kurma zamanı.
05.12.2014

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın