BİR AVUÇ UMUT
Gizem her zaman ki gibi evlerinin bir üst sokağında bulunan Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna gitmişti. Arada bir orada çocuklarla oyun oynar onlara çok sevdiği şekerli sakızlardan götürürdü . Oradaki görevliler ” böyle şeyler getirme onları alıştırma ” deselerde o da nihayetinde 12 yaşında bir çocuktu. Arkadaşlarını düşünüyor, sevdiği şeyleri onlarla paylaşmak istiyordu. Çocuklarla oynadıktan sonra gözleri yuvanın en küçüğü 4 yaşındaki şirin mi şirin Nur’u aramıştı. Nur’u yaklaşık altı ay önce Çocuk Esirgeme Kurumu için yapılan etkinlikte şiir okurken görmüş çok sevmişti . Her geldiğinde Nur’la özel ilgilenirdi. En sonunda Nur’u bir köşeye büzülmüş, ağlarken gördü. Hemen yanına gidip “neden ağlıyorsun” diye sordu? O ise başı yerde bir suç işlemiş gibi, burnunu çeke çeke ağlamaya devam ediyordu. Arkadaşları küçük Nur’a gülerek “Nur cezalı O altını ısllattı .” dediler. Görevliler “bu kaçıncı” diye kızıp bağırmışlardı. “Bugün sana yemek yok sen cezalısın ” demişlerdi . Gizem bunu öğrenince çok üzüldü, arkadaşlarının bunu öğrenmesi hiç hoş değildi. Gönlünü almak istercesine yanında getirdiği şekerli sakızdan Nur ‘a da verdi ama onun ağlamasını durduramadı. Nur, alkolik bir babanın ve ondan şiddet gören ruhu yaralı bir annenin terk edilmiş kızıydı. İster istemez Nur’un yaşadıkları onun da ruhunda fırtınalar estirdi. Gizem gördüklerinden etkilenip yurttan üzgün bir hâlde eve geldiğinde durumdan babasına ve annesine söz etti. Babası “arafedeyiz, bayramda müdürle görüşüp Nur’ u eve alırız, onun içinde iyi olur ” deyince Gizem çok mutlu olmuştu . Nihayet bayram gelmişti. Gizem heyecanlıydı; sabah erkenden uyanıp yatağından kalktı. Babasıyla birlikte Nur’u almaya Çocuk Esirgeme Yurduna gidip oradan beraber eve geldiklerin de Nur sevinçle Gizem’in babasına Fikret baba, annesine, Selma anne demiş ve yıllardır aradığı anne şefkati baba sevgisini aile sıcaklığını bayramın neşesiyle birlikte bulmuştu. Nur onlarla birlikte bayram ziyaretlerine gitti. Bayram harçlıkları ve çikolatalar yanında cabası. Gittiği evlerde ona öksüz yetim olarak insanlar acıyarak bakıyorlardı . Onu öpüp saçlarını okşayıp, kurabiyeleri tatlıları tıka basa yediriyorlardı. Bu kadar sevgiye ilgiye alışmak şu günlerin geçici olması, o yaşında bile onu korkutuyordu. Ama gerçekler her zaman acıdır.Herkesin bir gerçeği var bu dünyada onun gerçeği de çok yakında hapishane gibi yaşadığı Çocuk Esirgeme Yurdu idi. Arkadaşlarının, altını ıslattığı için dalga geçmeleri onun için zulüm geliyordu.
Küçük Nur hüzünlüydü. Bugün burada son günüydü çünkü. Akşam olunca
yurda dönecekti. Tam o sırada Gizemlerin aile dostları çocuklarıyla
birlikte bayram ziyaretlerine geldiler. Nur Koray ve aynı
yaşta olan Büşra ile anlaştı .Büşra ‘nın karnı acıkmıştı. Her zaman
geldiği ev olduğu için çekinmeden dolaptan kahvaltı ve ekmek alıp yemeye
başladı. Nur Büşra ‘ya kızıp koşarak ” Fikret baba, Selma anne, Büşra izin
almadan bizim ekmeğimizi yiyor! ” diye şikayet etti. Herkes şaşkınlıkla
birbirine bakıp gülmeye başladı. Misafirler ” nasıl da bu evi
benimsemişsin oysa ki sende burada misafirsin yavrum ”
dediler. Evet, Nur bu evde misafirdi. Bir zamanlar Onu doğuran annesinin
kollarında olduğu gibi yüreğinde taşıyanların yanında da hep
böyle kaldı. Kimbilir bu misafirlik daha nereye kadar sürecekti…
O gün misafirler evden
ayrıldıktan sonra akşam yemeğini hep birlikte masada yerlerken, Nur hiç
düşünmeden Gizem ‘e “Gizem abla seçme imkanın olsaydı annenin ve babanın
hangi sanatçı olmasını isterdin ?” Diye sordu bir an Gizem, o çocuk
aklıyla sordu. Gizem ise, beklemediği bu soru karşısında şaşırıp: “Canım,
bu zamana kadar hiç böyle bir şey düşünmedim. Ama anne babamı seçme şansı
verilse idi yine aynı seçimde bulunurdum “. Masada Fikret ve
Selma sessizce Gizem ve Nur’u dinlerken, bu kez Nur: yeniden,
“Ablacım senden özür dilerim yanlış bir soru sordum; sen de
haklısın. Bayramlarda genellikle bizi
sanatçılar, bazı, önemli kişiler, televizyona gazeteye çıkmak için bizi ziyaret
ederler de. Biz de, gelenler belki evlat edinirler düşüncesiyle, uslu uslu
durarak, şirin görünmeye çalışırdık; komik tabi. Fikret, duyduğu bu
sözler karşında gözlerinden akan yaşlara engel olamadı . Selma da etkilenmişti
durumdan. Fikret, kadının gözlerinin içine bakarak: “Ben halledeceğim
der gibi, başını salladı. Karı koca kaşla göz arasında anlaşmışlardı.
Ardından Nur a dönüp ” Nur’cuğum, eğer istersen senin ailen biz olabiliriz,
dedi. Tabi ki sen istersen.” Nur: “Sahi mi Fikret baba”?
dedi yüzünde ki gülücüklerle ..” Evet sahi kızım.”
Nur bu güzel haberle Çocuk Esirgeme Yurdu’na
geri dönmüştü; bir haftalık süre gerekli idi evrakların imzalanıp
onaylanması için. İlk önce koruyucu aile olarak Fikret ‘in başvuruları daha
çabuk kabul görecekti. Nur bebekliğinden beri yaşadığı yurtta şimdi
misafirdi artık. Tüm dengeler değişmişti; az kalmıştı yeni ailesine kavuşmaya ,
arkadaşları ona daha bir imrenerek bakıyorlardı. Nur’un artık sıcak bir
yuvası olacaktı. Yurttaki bakıcılar utanıyordu mahcup kalmışlardı
bu zamana kadar yaptıklarından. Bir türlü sayılı gün geçmiyordu.
Kıyafetlerini topladı Nur, vakit geçsin diye umutla arkadaşlarının yanına
gidip hepsine özenle katladığı giyeceklerini hediye etti. İçinde bir
tedirginlik vardı nedense. Sanki mutlu olmaktan korkuyordu? Bir haftayı da geçmirmişti.
Lakin, kimseden daha haber gelmemişti. Bekledikçe içindeki huzursuzluk
artıyordu. Nihayet öğleden sonra Selma annesi ve Gizem ablası gelmişti. Yanlarında
Fikret babasını göremeyince, heyecanla: “Fikret babam nerede?” diye
sordu. Herkes bir garip, sessiz ve üzgündü. Selma annesi:
“Seni biz almaya geldik kızım; artık aramızda Fikret baban olmayacak
O cennete gitti.” derken, ağlıyordu.
Nur koşarak Selma annesine sarıldı hıçkırarak. O da ağlamaya başladı.
Gizem de çocuğa sarılarak, bir nebze acısını azaltmak istedi. Sonra, ne
olduğunu -zorda olsa- anlatmaya çalıştı .Geçirdiği trafik kazası sonrası
Fikret babası hayatını kaybetmişti.
Nur arkadaşlarına dönüp: “yine
bir yanım eksik. Ne umdurdun, ne buldurdun dünya ” dedi, dudağı titreyerek.
Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz