Sinema

Zeynep Saatli / Sinema yazıları

PARALEL ANNELER FİLM İNCELEMESİ

  Bu sitede de daha önce bir filmini yazmış olduğum ve sonrasında da başka filmlerini izledikçe daha da sevdiğim Almodovar’ın yeni filmi ‘’Paralel Anneler’’ vizyona girdiği gibi yine hem iyi hem de kötü eleştiriler aldı. Çok sevdiğim bir yönetmen olduğu için tarafsız olmakta zorlansam da ilk başta eksik bulduğum taraflarından başlayacağım. Sonrasında zaten uzun uzun sevdiğim detaylar hakkında ve şu ana kadar izlediğim kadarıyla Almodovar sineması hakkındaki fikirlerimi de sunmaya çalışacağım.

  Filmde iki hikâye paralel biçimde var oluyor. İlki aynı anda doğum yapan Ana ve Janis’in doğum sonrası başlarına gelenler ikincisi ise  İspanya’daki iç savaş döneminde birçok insanın gömüldüğü toplu mezarlar. Filmde Janis antropolog olan Arturo’dan kendi köyündeki bir toplu mezarın açılması konusunda yardım istiyor.Almodovar’ın filmlerinde hep geçmişle ilgili bir dert var. Kimi zaman karakter geçmişteki birini arıyor ya da geçmişini sorguluyor. Bu yönüyle belli derecede yakınlık kurabildiğim için çoğu filminden etkilendim tabi kimimiz geçmişe odaklanmayı bu kadar sevmeyebilir.

  İspanya tarihi için böylesine önemli ve İspanyol halkının ortak belleğinin oluşmasına katkıda sağlayan bu olayın filmde dile getirilmesi aslında tüm dünya için önemli. Bir şekilde geçmişimize sahip çıkmayı ve onu öğrenmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Filmde Janis’in akrabalarının geçmişi anlattığı sahneler ve tabi ki kazı çalışmalarının yapıldığı kısımlar oldukça etkileyiciydi ama bence ufak bir problem var. Bu konuyu filmin bir başında bir de sonunda görüyoruz. Filmin ortalarında bu konuyla ilgili kayda değer neredeyse hiçbir şey yok. Var olan ve benim hoşuma giden kısım ise mutfakta Ana ile Janis arasında geçen diyalog. O kısımda Janis bu toplu mezarı açmanın kendisine neden bu kadar anlam ifade ettiğini ve tarihteki değerini Ana’ya anlatıyor.

    Sosyal medyada okuduğum bir yorumda filmde anlatılan iki hikâyenin birbiri ile iyi bağlanmadığından yakınılıyordu. Eğer ‘’toplu mezar’’ konusuna filmde daha çok ekran süresi verilseydi bağlanmama durumu bu kadar göze batmazdı. Böyle olunca hem biraz eksik hem de ortada kaldı.İlla bir bağlantı bulmaya zorluyormuş gibi de durmak istemiyorum ama belki de ardındaki fikir Janis’in bir yandan çocuğunu toprağa vermesi aynı zamanda da atalarını toprağın altından çıkarmaya çalışması olabilir. Bu kısım epey yoruma açık.

    Eleştireceğim bir diğer kısım hikayedeki kırılma anı olan ve seyircinin filmin nabzının doğru gidişatı açısından şaşırması gereken bir yerin yaratmak istediği etki konusunda zayıf kalmasıydı. Bu kısım spoiler içermekte o yüzden geçebilirsiniz. Ana ve Janis’in bebeklerinin karışabileceği ihtimali aklımıza daha filmin ilk sahnelerinde eliyor. Eklemeliyim ki filmde bir sonraki sahnede ne olacak tahminini iyi yapamayan biri olarak bebeklerin karışma ihtimali aklıma ilk gelendi. Aynı odada kalan aynı anda doğum yapan ve bebekleri aynı anda gözlem altına alınan iki kadın… Bu konuda biraz hayal kırıklığına uğradım çünkü Almodovar , filmlerinde ters köşe olayını birçok defa etkileyici biçimde yaptı hatta aklıma ilk geleni ise ‘’İçinde Yaşadığım Deri’’.

   Gelelim beğendiğim kısımlara. Filmi öyle bir heyecanla izlemeye başladım ki zaten baştan her şeyi beğenmeye hazırdım. Yine diğer filmlerinden bildiğimiz ve benim çok sevdiğim iç mimari meselesiyle başlamak istiyorum. Almodovar izlemeden önce hiçbir filmdeki evlerin dekoru bu kadar ilgimi çekmemişti. Bu filmde de yine hem karakterlerle örtüşen hem de çok zevkli bir dekor vardı.

   Oyuncular konusunda ise zaten yaklaşık 20 yıldır Almodovar ile çalışan PenelopeCruz’un başarılı performansını belirtmem gerekir. Genel manada tüm oyuncular iyi performans göstermişlerdi. Filmde görmekten çok mutlu olduğum bir isim var, Rossy de Palma. Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar filminde havasına hayran olduğum bir oyuncu.

AlbertoIglesias’ın yaptığı müzikler her zamanki gibi büyüleyici. Filmle bu kadar iç içe , sahnedeki duyguyu bu kadar perçinleyen besteleri yapmak ve her defasından on ikiden vurmak müthiş bir yetenek.

Film boyunca hissettiklerimi toparlamam gerekirseüzüldüm, kızdım, heyecanlandım kısacası yine duygu yoğunluğu fazlaydı. Ben filmi genel anlamda beğendim fakat bana göre en iyi Almodovar filmi olabildi mi hayır ama bu biraz da zamanla belli olacak bir şey. Vizyondayken izleme şansı bulursanız bakın derim, şimdiden iyi seyirler.

***

Konuyla İlgili Düşüncenizi Paylaşabilirsiniz

    Cevap Yazın